8 Haziran 2020 Pazartesi

Cam açık, kuşlar ötüyor. Tam şu an araba geçti.


Tam olarak başlık gibi bir şeyler yazacağım. Düz. Kafamdan ne geçiyorsa, kulağım ne duyduysa, gözüm ne gördüyse o...

Kırk yılda bir yazdığım günlüğümü açtım. Yazmaya başladım ve bir kaç cümle sonra buradayım. Ne garip kağıda yazmak yetmedi diye düşünürken buradaki son yazımı yazarken de kağıdın yetmemiş olduğunu başlığında gördüm. Bu beni biraz üzdü. Ama tam tamına üzdüğünü yazdığım süre boyunca üzdü. Şu an "iyi ki" dedim içimden. Daha az kağıt... Zaten e-book'a da geçmek istiyorum ama kitaplarıma kıyamıyorum. Neyse...


Korona günleri...
Seksen küsür gün olmuş olmalı. Normalleşme başladı. Daha çok politik normalleşme yerleştirmesi bence...
Ben normalleşmedim. Ben normal yaşıyordum zaten. Benim normalim.

Korona'dan önce de karantinadan önce de ben evdeydim.
Yaklaşık 1.5- 2 yıl sürekli konserlere, tiyatrolara, sinemalara gittim. Bazen günde 3 oyun izledim. İki sinema seasına ardı ardına girdim. İki akşam üst üste aynı müzisyenleri dinledim.
Sonra yoruldum. Yoldan, İstanbul'dan, trafikten...ve azalttım. Sadece çok istediğim şeylere bilet almaya başladım. İşte o dönem tam olarak 2019'un sonuna denk geliyor.

Sürekli dışarıda zaman geçirirken evde daha çok vakit geçirmeye başlıyorum. Sürekli bir şeyler yapma/üretme dürtüsü hissediyorum ama ne yapacağımı bilemiyorum. Kabiliyetlerim dahilinde yapabildiklerim bana yetmiyor, tatmin etmiyor. Eskiden biletlere ve yola harcadığım bütçemi muhtemel ve müstakbel tatmin araçlarına harcamaya başlıyorum. İlk önce kendime bir org/klavye alıyorum. Temelim var gibi...Tabi ki yanına bir sürü müzik kitabı...Solfejden tut şana, piyano çalışmalarından tut müzik teorisine kadar kitaplar alıyorum. Bir de online ders satın alıyorum ve bir süreliğine her şey süper gidiyor. Kafamda melodiler dönüyor. Bazı güzel sesler bir araya geliyor anlamadığım şekilde...Diyorum ki bu böyle olmaz! içimden şarkı çıkmak istiyor ama kapana kısılmış. Hemen ufak bir araştırmayla amatörlerin kolayca öğrenebileceği bir müzik programı satın alıyorum bilgisayarıma. üç beş kere kurcalayıp bırakıyorum...Pahalıydı bide... İçimden çıkmak isteyen şarkı hemen çıkmak istiyor. Ama programı öğrenmem çok uzun sürecek belli ki... Kitaplar, klavye ve program kenara kaldırıldı...Bir daha görüşeceğiz !


Sonra nasıl olduğunu hatırlamadığım bir şekilde kendimi yağlı boya yaparken buldum. Bildiğin önümde kanvas, palet, boyalar, fırçalar vs...

Hepsinin en ucuzundan alınmış. Resim yapıyorum. Yine temelim var gibi küçüklükten...Bütün ailem çizer. Bir tek ben resim eğitimi almadım. Ama hep birileri bir şeyler öğretti bana evde...
Farkediyorum ki ben çizmek için değil boyamak için doğmuşum. ( İngilizcedeki Drawing ve painting farkı aslında...) Ama yağlı boya pahalı, kurumuyor, terebentin kokuyor. Çok dertli. Akrelik boyaya geçiyorum. Düzenli ve sağlıklı bir ilişkimiz var. Çok mutluyuz. En az haftada bir buluşuyoruz. Ama bu sefer de odanın içi kanvas doldu. Ben bu kadar şeyi ne yapacağım? En kısa sürede kağıda geçmem lazım...


Arada heykel macerası var. Plasik yapılı kil, toprak kil, ıslak,kuru,hamur ne varsa ... Sonunda favorimi buldum. Ama bayadır görüşmedik... özlüyorum. Gözlerimin içine bakıyor ama elim gitmiyor. Bir daha görüşeceğiz!


Son bir kaç haftadır ise karakalem yapıyorum. Hiç yapamadığım karakalem. Hep özendiğim ama her denememde sinir krizleri geçirip, ağlama derecesine geldiğim karakalem...

Online bir ders satın aldım yine...Daha önce bir sürü kitap almıştım zaten yağlı boyayla tanıştığım zaman... son üç gündür olan ilerlemem beni çok şaşırıyor. Alt tarafı göz ve burun çiziyorum. Daha doğrusu çizebiliyorum. Durup dururken defteri açıp açıp yaptığım gözlere ve burunlara bakıyorum. Gerçekten inanılmaz geliyor. Yapabiliyormuşum. Çok mutluyum.




Bunları niye yazdım? Çünkü internette gördüğüm, arkadaşlarımdan duyduğum, evde ailemin arkadaşlarıyla konuştukları gibi şeyler genelde hep aynı...Korona sürecinin onları nasıl etkilediği...
Ekonomik olarak değil...Hayat stili olarak, psikolojik olarak ya da sosyal olarak...

Kendimi garip hissetmeye başladığım bir kaç an oldu...Çünkü korona süreci beni etkilemedi. Tek engellendiğim şey spor salonuna gidememek oldu. Onu da evde halletmeye çalışıyorum ama buna ben bile yazarken inanmadım...Neyse deniyorum en azından.
Sosyal medyada herkes resim yapıyor, kitap okuyor, film izliyor, dizi izliyor...üstelik sadece popüler olanları değil...herkes üretken. Ben de...

Ama ben daha önce yapıyordum zaten bunları...Hayatında puzzleın yüzüne bakmayan insanlar çılgınlar gibi puzzle yapıyor. Ben çok severdim zaten diyorlar. E neden yapmıyordun peki? Vakit olmuyordu, çalışıyordum vs...E ama bir gecede dizi bitiriyorsun. Demek ki vaktin yok değilmiş, Tercihmiş değil mi?

Bunları insanlara yalansınız, sahtesiniz demek için yazmıyorum. Ya da öyle düşünmüyorum. Kendinize yalan söylediğinizi düşünüyorum. Bu bahsettiğim insanların çoğu gerçekten iş güç sahibi, bazıları aile geçindiriyor, çocuk büyütüyor. İşe çok yüzeysel bakarsak ben işsizim, çoğunlukla ailemin desteğiyle yaşıyorum ve nefes almak dışında çok büyük bir sorumluluğum yok. E tabi sen istediğin şeyi yaparsın Senem! Evde kalmak zorunda olsan da olmasan da boşsun zaten. İşsiz kadın!

Öyle değil işte...Sen aramıyorsun. Ben arıyorum. Benim de kaçtığım,kabullenmek zorunda olup da yüzleşmeye cesaret edemediğim şeylerim var. Kabul ediyorum. AMA KABUL EDİYORUM. Sen kendini kandırıyorsun ve ben bunu yemeyince anlayışsız ve kötü oluyorum. En iyi ihtimalle trendlere uymayan "ben daha önce yaptımcı"  hipsterımsı bir şey oluyorum. Sen çalışan biri oluyorsun. Ben boş yapıyor oluyorum.

Kıskandıklarım da var...Mesela bir süre sonra arkadaşlarıyla kimseyi tehlike içinde bırakmadan toplaşan, hatta bu süreçte beraber yaşamaya başlayan insanlar var. Kıskanıyorum.

Geçen bir arkadaşım aradı da o zaman daha iyi farkettim. Ben insana ihtiyaç duymuyorum. Ama yalnızım.
Ne söylediğim belli değil gerçekten!

Geçen yaz çok güzel bir arkadaş grubum olmuştu. Instadan görenleriniz olmuştur. Tesadüfen bir araya gelmiş, aynı şeye emek harcayan ve seven bir kaç kişiydik. Neredeyse 7/24 beraberdik. Bu arkadaşlarımın bir tanesinin evinde kalıyorduk çoğu zaman. Üstelik yatacak yeterince yer bile yoktu. koltukta yan yana iki kişi uyuduğumuz zamanlar oluyordu. Ama şiaketçi değildik. Sabah biri kalkıp markete gibip kahvaltılık malzeme alıyordu, birimiz kahvaltı hazırlıyordu, birimiz bulaşıkları yıkıyordu, birimiz evi temizliyordu ve en önemlisi her gün çok ama çok, AŞIRI eğleniyorduk. Sonra bir gün ciddi bir konuşma oldu. Bir daha benzer bir konuşma oldu. Sonra bir günde yıkıldı hepsi...
Sadece bir kaç ayda yıllardır tanıyormuşum ve asla kopamazmışım gibi hissettiğim insanların çoğundan bir günde, bir kaçından bir kaç hafta sonra koptum. Sadece biri kaldı. O da biraz önce aradı dediğim kişi zaten.
Hani üzerine konuştuğumuz projeler? Hani beraber çalışıp hedeflerimize yürüycektik? Hani tatil planları? Hani sözde desteklerimiz?
Bu ekibin dağılmasının temelinde olan telefon konuşmasından son hatırladığım dialog şöyle:
- MADEM RAHATSIZ OLUYORSUN NEDEN HALA BENLE KONUŞUYORSUN. BEN KONUŞMAK İSTEMİYORUM.
-Ben: Çünkü seni seviyorum.
Bunun üzerine hakaret duyduktan sonra içim rahat bir şekilde kapattım o telefonu. Deli gibi ağladım. Ama içim çok rahattı. Hala çok rahat. İyi ki hayatımdan çıkmışlar. Ama bunun bana geri dönüşü olumsuz oldu.

Daha önce Kore'de yaşadığım kazıklanmayı hatırladınız mı? Hani kardeşimdi... Üzerine bir daha böyle şeyler yaşanıp, güvenler sarsılınca ben insan aramaz oldum. Ama yine söylüyorum. Yalnızım.

Son zamanlarda tek dileğim çevremde birbirini seven ve aynı yolda yürüyen bir kaç yakın arkadaştan oluşan bir grup olması.

Ben şanlıyım. Hep hayatımda olacağını bildiğim arkadaşlarım var. Birini, Gizem'i zaten siz de tanıyorsunuz. Bu insanlar beni ciğerim. Ama yollarımız farklı. Huylarımız farklı. Ya da yaşadığımız ülkelerimiz farklı... bahsettiğim şey bu değil.

acaba bencilce mi düşünüyorum? Bazı açılardan evet. Galiba bencilce düşündüğüm şeyler var. Ama bugün, şu an böyle düşünüyorum ve böyle hissediyorum.

Kendimle her gün, bir kaç kez kavga edip didişiyorum. Birden fazla sebeple hem de...Ama en azından susmuyorum. Bu beni çok yoruyor ama kendimi kandırmıyorum.
Kendimle, bu evde hatta genelde odamda bu dört duvar arasında çok mutluyum. Bugün yarın hayatın içine girdiğimde çok zorlanacağım ve çok üzüleceğim.
Ama şu an dürüst, verimli, gerçek Senem'im ve bu geçirdiğim süreçten çok mutluyum.

İleride kendimi daha çok seveceğim günler de olacak...Sabırsızlıkla bekliyorum. Sadece beklemiyor çabalıyorum da...

Okuduğun için teşekkür ederim. Konuşmazdım çünkü büyük ihtimal.