19 Haziran 2016 Pazar

Özel günler güzel midir?


Daha çok gencim...Bunun farkındayım...Ama yaş aldıkça babası artık olmayan arkadaşlarımın sayısı arttı...

Çoğunuzun tanıdığı can dostum, en uzun zamandır hayatımda olupda babası olmayan en yakınım.
Onun öncesinde babamın kendi...En yakın 3 çocukluk hatta bebeklik arkadaşlarım...Üniversiteden-tiyatrodan arkadaşlarım,en yakın hocam...

Hayatımda babası olmayan ilk kişi babam...Bebekken kaybetmiş babasını...Hatırlamıyor bile...1 tane fotoğrafı var dedemin sadece...Kucağında bebek olan babamla...Bir de mezarı var...

Sonra kankam var...Tanıştığımızda daha yeni kaybetmişti babasını...Çok sonra öğrendim bunu...Babasını...Yaşadıklarını...Hala yaşamakta olduklarını...Hiç geçmiyor Senem diyişini...

Sonra ilk kez şahit oldum. Çocukluk- bebeklik arkadaşım...1 tanesi...Babasını kaybettik...Hala cenazeden dönüp iki arkadaşı ben ve o sessizce oturuşumuzu...Hala hatırlıyorum ilk çiğ köftemi yediren o babacan adamı...

Sonra diğer bebeklik arkadaşlarım...iki kız kardeş...Biri hep ağladı,diğeri hep evi idare etti,annesini kendinden sadece 1 yaş küçük olan kardeşini toparladı..tuttu kendini,güçlü oldu.
Sonra aradan aylar geçti ve bir gün daha fazla güçlü olmadı...Ben vardım yanında tesadüfen...Babamın yanına gitmek istiyorum dedi...Ben büyüktüm,ablaydım güya...Kendini yerden yere atarken,kıyafetlerini parçalarken hiç bir şey yapamadım...Sadece yapma diyebildim ve ağladım onunla...Hala hatırlıyorum ölüm haberini aldıklarında hastenede nasıl kendini yere atıp ağladığını anlatışlarını... 
Sonra hocamla tanıştım...Bir gün drama dersinde,doğaçlama çalışırken anlattı...Babam öldüğünde kavgalıydık,hala bu aklımda demişti...Hiç unutmuyorum parmaklarını açamayışımı...Galiba rahat gitmedi demişti...Sırf bize bir şeyler öğretebilmek için en özelini açmıştı...Bir daha da duymadım buna benzer bir şey hocamdan... Hala acıtıyor olmalı...Hatta acıtıyordur,biliyorum.

Sonra tiyatrodan bir arkadaşımızın babasının ölüm haberini aldık...Çalışkan,düzgün,saygılı,sorumluluklarını bilen,sevmeyen bir kişinin bile olmadığı bir kız...
Gittik hep beraber...Cenazeden sonra eve gittiğimizde hepimiz toplaştık küçücük odasına...En arkaya gizlendim...Hiç bir şey diyemedim...Arkadaşlarıma sordum ne demeliyim diye...Bir şey demek zorunda değilsin,farketmez zaten dediler...diyemiycektim zaten...Hala hatırlıyorum halini arkadaşımın..hiç bir zaman o halde görmediğim suratını...

En son yine tiyatrordan bir arkadaşım babasını kaybetti. Hep gülen,bizi de güldüren,şakalaşan bir çocuk...Gittik yine hepberaber...Yanımda yukarıda anlattığım babasını bir kaç yıl önce kaybetmiş arkadaşımla yanyana durduk camide...Hayal bile edemedim ne düşündüğünü...cenaze bitince eve gitmek istemedi babasını yeni gömen arkadaşımız...Hep beraber yemek yedik...Güldük,sohbet ettik...Hepimiz bir kaç dakikalığına unutmuş taklidi yaptık...O hissi bilenler de bilmyenler de...
Ama hala hatırlıyorum taş gibi durup,evin artık tek erkeği olarak kalan arkadaşımın babasını gömdükten sonra,kalabalık azalınca kendini bıraktığı o anı...Hayatımdaki en çok gülen adamlardan birini öyle görmek...ilk kez...Sonra babasının 7sinde...bak bu kız arkadaşım dedi...Yüzük takıcaktık yurtdışından geldiğinde ama babam yetişemedi dedi...sonra yine güldük...

Sonra çok yakın olmadığım bir ablam var...küçük yaşta hem annesini hem babasını kaybetmiş olan...Anneler gününde çok üzüldüğünü anladığım bir blog yazısını okumuştum. Bugün o geldi aklıma...Bugünde babalar günü...

Babam yanımda...Bugün onu istemeden üzdüm,berbat bir babalar günü yaşattım ona...Ama o bunu anladı...Beni anladı...Böyle yapmak istemediğimi anladı...Geri alamıyorum...üzdüm sonra da ben üzüldüm...Sonra babası olmayan bu arkadaşlarım aklıma geldi...Kendime kızdım...Babam yanımda...çok bencilsin Senem!

Bugün babası olmayanların da babalar günü...Hiç olmamışların da,artık olmayanlarında...Elimden hiç bir şey gelmiyor...Hiç birimizin gelmez...Ama ben nasıl bir şey olduğunu hayal etsem diye düşündüğüm anda bile,daha hayal etmeye başlamadan nefes alamayacak gibi oluyorsam,onlar bugün nasıl hissediyorlardır acaba? 

Bu yüzden bunları yazdım...Nefes alabilmek için...Belki başkasıda birazcık nefes alır bugün diye...
Bir gün onları kaybedeceğiz...Bunu bilerek yaşıyoruz ama farkında olarak yaşamıyoruz...Kaybedenler artık biliyor...Kaybetmemiş olanlar ise bilemiyorum yapması gerekitği kadar bir şeyler yapıyor mu?

Babalar günü diye vesile oldu...Ama bu her tanıdığımız için geçerli değil mi? 

Yani işin özü şu: Özel günler güzel midir?

9 Haziran 2016 Perşembe

Sosyal deney?

Şu an sabah 13:12 ve dün geceden beri uyumadım...Nedeni ise haklı çıkmak istememem.

Facebook'ta bir gönderi gördüm. Gönderi şu şekilde:

Bu paylaşımda sadece fotoğraf olduğu için içime bir kurt düştü.Ne bir haber sitesi linki vardı ne de bir kaynak. Dolayısı ile doğruluğunu merak edip "google"a başvurdum. Böyle bir haberin olduğunu gördüm. Ancak haberleri okuduğumda da inandırıcı gelmedi çünkü son zamanlarda malesef çok gördüğüm "saldırı" haberciliği yapılmıştı. Sadece yermek amacıyla yazılmış objektif olmayan haberler. 
(Bu arada belirtmeliyim.Gazetecilik mezunuyum. Ne olduğunu,nasıl yapılması gerektiğini çok iyi bilirim.Ancak son bir kaç yıldır ne televizyon izliyorum ne de gazeteleri takip ediyorum.Dolayısı ile bazı gazete ve televizyon kanallarının bir görüşte diğerlerinin diğer bir görüşte olduklarını biliyorum ama hangisinin hangisi olduğunu bilmiyorum.)
Sonra bu haberle ilgili Kuşadası Belediyesi'nden bir açıklama yapıldığına dair haber okudum. O haberde şu : http://www.cagdasses.com/guncel/43707/chpli-kusadasi-belediyesine-sosyal-medyada-ramazan-linci

Haberde Ramazan eğlencelerinin 22.00'den sonra başlayacağı yazdığı için bunun doğru olup olmadığını öğrenmek istedim ve inanmayacaksınız ama düşündüm ! Dedim ki kend kendime bir Ramazan Eğlencesi düzenleniyorsa bunun bir programı olmalı ve bu program yayınlanmış olmalı. Böylece Kuşadası Belediyesi'nin resmi Facebook sayfasında yayınlamış oldukları 4 Haziran tarihli gönderideki programı buldum. O da şöyle:
Bu gönderi Ramazan'dan önce paylaşılmıştı ve programların 22.00'den sonra başlayacağı yazıyordu.Böylece başta kaynaksız bir şekilde paylaşılan fotoğrafın yanlış ve Belediye tarafından yapılan açıklamanın doğru olduğuna ikna oldum. Bu yüzden de bu gönderiyi yazan kişiyi uyarmak istedim. Kimse Facebook duvarında kocamaaan bir hata ile kalmak istemez,yalanla yanlışla kandırılmak istemez diye düşündüm. Yanılmışım... 

Bu tarz olaylar o kadar çok başıma geldiki artık ekran görüntüsü almayı alışkanlık haline getirdim. Hem ileride görüp kendime aferim demek için,hem nasıl insanlarla aynı havayı soluduğumu hatırlatması için-gerçi unutturmuyorlar o ayrı- hem de insanlarla paylaşıp,düşünmelerine vesile olabilmek için...Bu yüzden gidişat aynı sonu gösterdikçe ekran görüntülerimi aldım. Bu sefer farklı olmasını umarak. Şöyle başladı dialogumuz:

Ancak başta uzun biraz uzun gelen yazımda "daha fazlasını gör" kısmına basmadığımdan bir kısmı görülmüş.Gerisini hatırladığım kadarıyla aynı yazmaya çalışacağım."Bu fotoğrafın 22.00'den sonra çekilmediği aşikar.Lütfen insaları birbirine düşürme amaçlı bu tarz haberlere inanmayınız" Belki bir eksik belki bir fazlaydı yazdıklarım.Belki lütfen dememişimdir belki de sonunda doğruluğunu kontrol ediniz demişimdir.Ama ana fikiri anladınız siz. Sonra olanlar ise şu şekilde:

"Düzenlendi" yazısına dikkat lütfen. O düzenleme de şu şekilde:


Şimdi aşağıda paylaşacağım ekran görüntüsünde beni sildiğini göreceksiniz.Bende özel mesaj attım kendisine.Ancak bir cevap alamadım.




 Ama duramadım. ACTR'nin hesabında da ekli olduğunu görünce oradan yazdım.

Zaman aralıklarıyla bıkmadan üşenmeden araştırıp kaynak attığımı görüyorsunuz. Bu yorumlara attığım linkler ise şunlar:



İlk paylaşttığım linkte bahsedilen dans okulu ve kazanılan ödül ile ilgili detaylara ulaşmış oldum. Sonra bu dans okulunun bu gösteriden paylaşmış olabilecekleri fotoğraflar olabileceğini düşünerek sosyal medya sayfalarına baktım.Ancak bir paylaşım yapılmamıştı. Sonra Belediye'den yapılan resmi açıklamada Dünya Çevre Günü etkinliğinde bu gösterinin yapıldığını söylediklerine dikkat ettim ve bu etkinliklerin programını Belediyenin resmi facebook hesabından aradım. Ancak etkinlik programlarında bu dans gösterisini göremedim. Nedeninin yarışmanın 5 Haziran'da olmasını ve bu dans okulunun bu ödülü 5 Haziran'da almış olmasına bağladım. Resmi açıklamada Dünya Çevre Günü etkinliğinin 6 Haziran'da olduğu yazıyordu. Yani sonradan programa eklenmiş bir son dakika değişikliği olması çok muhtemeldi. Ama bu kesin bir kanıt değildi hala. Bu yüzden Çevre etkinliklerinde çekilmiş fotoğraflara baktım ve üstte paylaştığım fotoğrafı buldum. Çevre etkinlikleri afişi kaldırılıken çekilmiş bir fotoğraf ve arkasında da Ramazan Etkinliklerinin afişi görülüyor. Üstelik bu fotoğrafda dans gösterisi fotoğrafında olduğu gibi gündüz vakti çekilmiş. Böylece kanıtlarımı bulmuş oldum ve paylaşttım gördüğünüz gibi. Bunların hepsi sabaha karşı oldu.Beni uyku tutmadı ve beklemeye başladım.  Sonra Facebook bildiri uyarı sesini duyunca yine başladık :




,

Ve tabi ki her zaman olduğu gibi silindim,engellendim ama tüm bunlardan önce kendince bana ağzımın payını verdi...


Bazılarınız ben böyle yaptıkça yapma gerek yok anlamazlar diyor. Biliyorum,inanın biliyorum beni düşündüğünüzden öyle dediğinizi...Görüyorsunuz çünkü hep ne kadar sinirlendiğimi...Hatta sırf bu yüzden süreki sinirli olduğumu düşünenleriniz bile oldu. Hep böyle şeyler paylaştığım için. Ama bunları paylaşmamın sebei artık yeterince gırgır şamata yapmış olmamız,yeterince pembiş pembiş gül kokulu gönderiler paylaştığımız için...Kimse kılını kıpırdatmadığı için...
Benim hiç bir zaman ülkeleri,dünyaları,zihinleri değiştirecem,savaşıcam falan gibi bir iddiam bir düşüncem olmadı.Kaba tabirle götüm yemez çünkü benim. Ama en azından bunu yapabilirim. Belki bana çaktırmaya gururu el vermesede düşünmüştür bu kişi,belki ya gerçekten böyleyse diye sormuştur kendi kendine...Bu bile benim için başarı.

Ha çok mu saf,temiz bir insanım,çok mu meleğim?ASLA!
Ego tatminimide bayağı yüksek düzeylerde sağlıyorum. Kendime gurur duyuyorum. Ama bunun cefası çok oluyor.En basitinden uykularımı kaçırdı. Şu an saat 14:45 oldu hala uyumadım bakın. Sinirlerimi zıplattı, umutsuzluğa düşürdü ve dahası...Ama iyi de oldu.

Asla mükemmel değilim ve umarım asla olmam. 
Kimse mükemmel değil ve umarım herkes bunun insanın doğası olduğunu anlar.
Hatalı olduğunuzu kabul etmek sizi salak göstermez,o hatada ısrar etmeniz sizi salak gösterir hatta salak olduğunuzu kanıtlar.

HATALARDAN UTANILMAZ! GURUR DUYUN HATALARINIZLA,SEVİN ONLARI!
ONLARI SEVER,BAĞRINIZA BASARSANIZ İNSAN OLDUĞUNUZU,YAŞADIĞINIZI,BÜYÜDÜĞÜNÜZÜ,OLGUNLAŞTIĞINIZI GÖSTERİR.

Yapabileceğiniz en büyük hata hata ,hata yapmaktan korkmaktır.









8 Haziran 2016 Çarşamba

Bozuk süt gibi bi şey, dokunuyo bana!


Mutsuz biri değilim,sadece aynı rutinden ve insanların getirdikleri saçmalıklardan bıktım


Şu hayatta gerçekten en sevmediğim şeylerden biri ne biliyor musunuz?

Kendi fikrini söylemekten çekinmeyip sonra başkası aynı şeyi yapınca onu yeren insanlar ve zihniyetleri!

Bunu ACTR kanalını açtığımdan beri çok yaşıyorum. Örneğin bir MV izleyip "beğenmediğimi" belirtince " sen nasıl beğenmezsin,sen kimsin,mükemmel bi kere..."gibi - hatta daha ağır- bir sürü yorum aldım/alıyorum. Bunları bana yazan kişiler kendilerine bana yazdıkları şeyi söylemeden yazdılar hep bunları. "beğenmeyene sen kimsin diyorum ama ben kimim ki beğeniyorum? Ben uzman mıyım ki?", "Sen nasıl beğenmezsin diyorum ama ben nasıl beğendim ki?" "Ben beğenmeyene karşı çıkıp mükemmel bi kere diyorum ama neye göre kime göre mükemmel?"
Bunları düşünmek bu kadar zor olmamalı. Bunları yazabilen kişiler bunları kendilerine sorma yetisine sahipler zaten. Ama sormazlar! Neden? Bunun cevabını vermekten korkuyorum çünkü insanların bu kadar düşüncesiz olabilme fikri en az gerçeği kadar üzüyor,korkutuyor ve çileden çıkartıyor beni.

Ama asıl sorunum ACTRye gelen ve tanımadığım insanların bana yazdığı yorumlar değil.
Bunu beni tanıyan hatta çok yakınım olan kişilerin yapması. Şimdi düşünün...

Ben varım ve beni herhangi birine göre daha iyi tanıması gereken yakın bir arkadaşım var.
Bir de çoğunu tanımadığımız ama içinde ortak tanıdıklarımızın olduğu bir grup var. Ortaya bir görüş atıldı. Mesela bu görüş "Bence pembe çok kötü bir renk. Pembe giyenleri gördükçe onların yerine utanıyorum" olsun. Bu görüşü belirten kişiyi ne ben ne de arkadaşım tanımıyoruz. Ama bu ortamda olan şey genelde bu...ortaya şahısların görüşleri atılıyor ve insanlar bununla ilgili yorumlarını yapıyor. Bende bu ortamın böyle olduğunu bilerek bu görüşe " katılmadığımı" söylüyorum.
Bana katılanlar oluyor,diğer kişiye katılanlarda oluyor. Sonra arkadaşım "abi pembe giyilir mi ya gözlerim kanıyor vallahi" diyor. Bir başka biri gözleriniz görmüyor heralde pembe giyilemeyecek kadar kötü bir renk" diyor. Bende kimseye hitap etmeden ortaya " Herkes başta kendine yakışan rengi bulamayabiliyor.Herkes değişik renkler deniyor hayatta.dolayısıyla bunu giyen adına utanılıcak kadar kötü bulmuyorum,bulmayıda reddediyorum"diyorum. Arkadaşım direk bana hitap ederek " Pembe giyen birini tanıyorsun değil mi? yoksa senin bunu savunmanı aklım almaz" diyor. Bende hayır tanımıyorum,ayrıca pembe giyenlenleri beğenirim de demedim.sadece utanılacak bir şey değil bence.Herkesin böyle denemeler yapması normal.İyi giyinmek isteyen birini baltalamamak lazım.Biz bu grupta çok daha utanılacak şeyler konuşurken pembe giyinmenin aynı kefeye koyulması bence adil değil" diyorum.Arkadaşımda "Kankicim herkes iyi giyinecek diye bir kaide yok.Pembe giyinmek istiyorsa giyinsin banane ama pembe giyilmiş fotoğraflarını sosyal paylaşım sitelerine koymak falan...haddini bil derler adama.."diyor. Ben de "saçma oldu be kanka. İyi giyinmek istiyorsa evde kendi kendine ayna karşısında mı giyecek de tecrübe edincek? Bak x adındaki ünlü moda ikonu da böyle sosyal medyalara yükleyerek bu günlere geldi,Bende o zamanlar x'i utanç verici bulurdum ama bugünlerde iyi giyiniyor" diyorum. Arkadaşım " Aynı şeyden bahsetmiyoruz neyse..."diyor.Ben" Aynı görüş üzerine konuşuyoruz işte :) Ayni düşünmek zorunda değiliz zaten." diyorum. Bunları duyan ve bu görüşü ilk ortaya atan kişi de geyik olsun diye " yiyin birbirinizi :)" diyor.Ben de " öle bir şey olmayacak" diyorum.Sonra arkadaşımın aynı gruptan tanıdığı bir arkadaşı " ya gel bir kendi ortamımıza gidelim burası eskiden böyle değildi,hunharca insanlar davet edilerek yazık edildi...Neyse bunlar hep ders hahaha" diyor.Arkadaşımda ona " ve tenefüste kolkola yürüyen kızlar gibi uzaklaştılar" diyerek onay veriyor.Sonra daha pembenin kötü renk olduğunu düşündüğünü belirtmiş bir başka kişi "Bu ne abi ağız tadıyla geyik yapamıyoruz.Hemen bi duyarlı olma kasışları,mantıklı cevaplar falan..."diyor ortaya.Sonra yine başka biri benim gibi düşünenlere katılmadığını nedenleriyle belirtip "nesini takdir ettiniz anlamadım" diyor. Bende bu grup bir araya gelsin diye yollanan davetiyelerin üzerine yazan şeyi gösteriyorum " İnsanların utanılacak davranışları,gördüğünüzde ayak parmaklarınızın büzüldüğü,masanın altına girmek isteyeceğiniz şeyler hakkında paylaşımlarda bulunacağız" ve belirtiyorum "beğenmemekle bu yazılanlar farklı sanki". Benimle karşıt fikirde olan biri direk bana hitap ederek benimde utanılacak biri olduğmu ima ediyor.Bende ona " bundan sonra fikirlerimi söylemeyeceğim sanırım" diyorum.Sonra biri ortaya "biz utanıyorum kardeşim sana ne" diyor ben de direk ona "peki" diye cevap veriyorum.Bu fikri ilk ortaya atan kişi "hahah çok keyifli ya böyle çok tartışma çıkacağını bilseydim daha çok fikir paylaşırdım. Senem çok iyi fişekliyosun ortalığı aynen devam"diyor. Bende " tartışma göremiyorum...fikrimi söyledim katılanlar oldu katılmayanlar oldu...fişekleme var ama kaynağı ben değilim.Bu güne kadar o kadar çok utanılacak şeyden bahsetmişken pembe giyenlerden utanılmasını anlamadım. ki pembe giyenleri beğendiğimi de söylemedim ama neyse..." diye cevap veriyorum.Aynı kişi "bende fikri ortaya atarken aslında pembe giyenlerden değil genel olarak pembe rengini sevmediğimden bahsediyordum.Ama giyinmeyi yeni öğrenenler için affedilebilir bir durum.Abartılacak bir konu değil neden bu kadar hırs yapılıyor anlamadım. Ben utanmıyorum pembe giyenlerden demek ego tatmin ediyor sanırım" diyor.Bende " Yok abi ego tatmini değil...fikir...Bu gruptada ilk kez yapılmıyor nedense bana patladı"diyorum. Aynı kişi "Bence sen kendi kendine olayın içine dahil olmuşsun.Kimse sana hitap ederek, direk olarak hayır pembe giyenlerden utanmalısın dememiş ki" diyor. Bende " öyle olması gerekmiyor bu ortamdaki iki sarışından biri ben olsam ve biri çıkıp sarışınlar aptaldır dese adım verilmediği direk bana hitap edilmediği için fikrimi söylememem mi gerekir?"diye soruyorum o da "pfff tamam hadi tamam pembe utanılmayacak bir renk rahatladın mı? hatta fikrimi değiştirdiğimi söyliyeyim istersen.Başta çok sevimli geliyordun ama hastalık derecesine getirdin olayı.Boşver keyine bak ya"diyor. Bende  "abi karşımdakini ciddiye alıp insan gibi cevap veriyorum olmuyor.ne garip dünya...burada bir görüşe katılmayan hiç mi yok ya..garip gerçekten" diyorum. Ve bu burada kapanıyor.

Oturup başka konuşmalarımızı düşünüyorum aynı grupta yapılan benimle birebir aynı tepkiyi verenlerin olduğunu hatırlıyorum. Ama bu sefer böyle oldu. Geyik yapılan bir ortamı ciddi konuşmalarımla boğduğum için mi? Pembe giyenlerin utanılacak insanlar olmadığını savunduğum için mi?

Pembe renk olayı tabi ki örnek...gerçekte konuşulan konu bu değildi...Ama cümleler birebir aynı...Şimdi ben ne düşünmeliyim? Yakın arkadaşımın sırf aynı görüşte olmadığımız için onunla aynı görüşte olan ve açıkça beni küçük gören başka arkadaşına destek vermesi hakkında ne düşünmeliyim?
Mantıklı konuştuğum için beni yeren adam hakkında ne düşünmeliyim?
Fikrimi belirttiğim için ve fikir alışverişinde bulunduğum için " ortamı fişeklediğimi düşünen adam hakkında ne düşünmeliyim?
Fikrimi belirttiğim için gözleriniz görmüyor diyerek beni ve benimle aynı fikirde olan insanlara -üstelik tanımadığı insanlara- aşalayıcı şekilde fikrini söyleyen kadın için ne düşünmeliyim?
Benimle aynı düşünen kişilerin tek bir kelime dahi etmemeleri hakkında ne düşünmeliyim?

Bu insanlar toy gençler değil...25 yaşın üzerinde,işinde gücünde ve aslında yabancı olmayan bir grup...Herkes birinin arkadaşı...Herkes kendi arkadaşlarını davet etmiş.Yani çok da farklı kafalarda olan insalar değil.

Peki şimdi ben bu olanlar hakkında ne düşünmeliyim?
Okulda fikrimi söylediğim için başıma gelmeyen kalmadıACTR'de fikrimi söylediğim için başıma gelmeyen kalmadı,arkadaşlarımla sohbet ederken fikrimi söylediğim için başıma gelen kalmadı,toplumda fikrimi söylediğim için başıma gelen kalmadı...

Hakaret etmeden,nedenleriyle fikir söylemek...

Şimdi ben insanlar hakkında ne düşünmeliyim?
Giderek insanlardan uzaklaşmam gerçekten dışardan görüldüğü kadar anormal mi?

Evden çıkmak için,eskisi kadar sosyalleşmek için bir nedenimin olmaması anormal mi?

Aynı fikirde olmak zorunda mıyız konuşabilmek için?
Aynı fikirde olmak zorunda mıyız kalp kırmamak için?

İnsanları anlamaya çalışma ama insanlığı anlamaya çalış





7 Haziran 2016 Salı

yazmak için yazmak


Üzerinde düşünülmeden "canım istedi" diyerek başladığım ve ne kadar devam ettireceğimi bilmediğim bir başlangıç daha...

Beni buna ne sürükledi?
Anlaşılmamak mı? Başımdan geçenler mi? Tecrübelerim mi? Aklımdan geçenler mi? Can sıkıntısı mı? Yapacak başka bir şeyim olmaması mı? Farkındalıklarım mı?
Cevaptan ben de emin değilim. Ama sonuç "bu"!

Bugün AnnyongChinguTR'nin 4. yıl dönümü. Evde yalnızım. Odamdaki ritülleşmiş sigara içme camımın başında sigara içerken "yazıcam" diye aklımdan geçirdim ve sigaram biter bitmez yazmaya başladım.

Şimdi yazarak neden "yazıcam" diye düşündüğümü bulmaya çalışacağım.

Günlerdir motivasyonsuzum. Bir kaç aydır çok yakın bir arkadaşımın " motivasyonun olmadığı yerde disiplin başlar" cümlesi işe yarıyordu. Ancak 3 günlüğüne o disiplin rutinimden çıkıp Bursa'ya gitmem her şeyi altüst etti. Akşamüstleri uyanıp, sabah 9'larda uyumaya başladım. Evvelsi gün 4.yıl videosunu hazırlamak için hiç uyumadım ve akşam normal bir saatte uyumuş oldum ve sabah erken uyandım. Mutlu oldum. Gizem'le Topkapı'daki yeni açılan Kore pastanesine gidecektik. Böylece evde olup mayışmayacaktım ve akşam eve döndüğümde diğer insanlar gibi vaktinde yatacaktım. Düzenimi tekrar yakalayacaktım. Çok erken kalktım. Sabah 6 gibiydi. Her uyandığımda yaptığım gibi telefonumu elime alıp son yüklenen videoları falan izledim. Sonra biri yatağıma tekme attı. O bir kaç saniye içinde deprem olduğunu anladım.Hemen twitter'a girdim ve gerçekten öyle olduğunu gördüm.
Bursa'da olmuş.

99 depreminde uyanmamış olmama rağmen hemen akabinde yaşadığım korku beni yıllarca etkilemişti. Dolabımın içinde aylarca gizlice hazırladığım deprem çantasına güvenerek uyuyabildim. Ancak içinde aslında gerekli olmayan fotoğraf albümü,günlük,bir kaç kıyafet gibi şeylerin bulunması ve annemin o çantayı farketmesi deprem çantası güvenimin sonu olmuştu. O zaman ergenlik çağının getirdiği isyancı yapım yüzünden annem evden kaçacağımı düşünmüştü. Deprem korkusunu değil.
Annemin içi rahat etsin diye o çantadan vazgeçtimve korkum zamanla azaldı. Azalmasında beni korkutacak büyüklükte depremler olmaması etkiliydi. Ancak her hissettiğim depremde 1-2 hafta huzursuzluk hissederim.

Bugün güne depremle başlamak benim için iyi olmadı yani. Uykuya alışmış bedenim bu tedirginliği uyuyarak atmak istedi. Uyudum ve her şey yoluna girdi. Bir süreliğine...

Saat 1'de Gizem'le buluşacaktık. O uyku sersemliği ile alarmı evden çıkmam gereken saat 12'ye kurmuşum. Uyandığımda Gizem "bomba momba başka yere gidelim" tarzında mesajlar atmıştı.
Hah dedim...Süper ya! En eski korkum ve en yeni korkum aynı günde ve güne başladığım zamanlarda...Haberlere baktım hemen tabi ki...Vezneciler'de bombalı saldırı. Aylarca oturduğum semtin şehir merkezine uzak olmasının rahatlıyla mahallemden dışarı çıkmayan ben, daha yeni yeni kendimce daha güvenli bulduğum yerlere gitmeye başlamışken neden böyle oluyor? Geçen haftada mezun dönemdaşlarımla Karaköy'de buluşacakken Tepebaşı'ndan bindiğim taksici de " ya 1 saat önce burda canlı bomba yakaladılar ondan trafik böyle kötü" diyince sakınan göze çöp batar diye düşünmüştüm. Gerçi sakınmayanalara da batıyor, o ayrı.

Neyse...Gizem'le yine kendimce daha güvenli olduğunu düşündüğüm Florya'ya gitmeye karar verdik. Semtimden çıkıp en yakın durak arasında otoban ve e-5 olduğu için otobüs yolucuklarım en az 1 saat sürer,trafik varsa daha çok...Ayrıca geç kalmaktan hoşlanmayan biri olarak -ki zaten uyuyakaldığım için sözleştiğim saat artık geçerli değil- trafik duruma baktım. Hem otoban hem e-5 tıkalıydı. Otobüs ise otobandan e-5'e çıkıyor. Böylece günün lanetli olduğunu düşünüp Gizem'le olan programımızı erteledik. En çok yapmak istediğim şey "yhaa her gün dışardayım daha ölmedim amk" diyen arkadaşlarıma "bak bugün çıkacaktım dışarı,Topkapı'ya gidecektim ama Vezneciler'de bombalı saldırı oldu.Ya uyuya kalmasaydım?" diye yazmaktı. Yazmadım. Umursamamazlıklara,mantıksız argümanlara tahammülüm kalmadı. En yakınlarım benle empati kurmayı reddedip,işi geyiğe ve abartıyorsuna getiriyorsa benim elimden gelebilecek en iyi şey olan ilişkileri bozmamaktır. Herkesi olduğu gibi kabul etme huyum bu durumlarda ağzıma sıçabiliyor.

Normalde Tv izlemem. En fazla bir şey yiyeceksem o süre zarfında bakınırım. Planı iptal ettikten sonra yine öyle oldu. Kahve yaptım, bir şeyler hazırlamaya üşendiğim için muz aldım ve hazır evde kimse yokken tv başına oturdum. Haberler ! Bomba,terör örgütleri,saldırılar,saçma sapan açıklamalar, terörü kınamalar,sanki normal zamanda saldırı yapmak daha normalmiş gibi Ramaza'da nasıl yaparlar gibi saçma saçma düşünceler...

Ben bir süre daha mümkün olduğunca bir yere gitmiyim diye düşünmeye başlayınca darlandım. Çevrem psikolojik olarak ciddi bir sorun olduğunu düşünüyor. Kabul ediyorum,normal değil kendini mahallene hapis etmek. Ama dışarı çıkınca sürekli tedirginlik yaşamak benim için daha iyi olmayacak ya da durduk yere ölmek...

Darlanınca odama geldim. Sigara içtiğim tek yere..Yaktım...Her zaman ki gibi müzik açtım...Alışkanlık oldu müzik olmadan evde sigara içemiyorum...Tadı çıkmıyor zıkkımın...Bıraksam aslında... Sigarayı içerken ülkeden gitme isteğimi aklımdan geçti,gidemeyişim,parasızlık,işsizlik,anlaşılamamak,video çekmem gerektiği ama canımın hiç bir şey yapmak istememesi,abimin hastalığı,o tamamen iyileşene kadar gitmek istememem ama bir an önce gitmek istemem, en kısa zamanda gitmezsem hiç gidemeyecekmişim gibi gelmesi,sigarayı bırakmak istemem,rejimi bozmuş olmam...Bunların hepsi tek bir sigara boyunca aklımdan geçti. En son aklımdan geçen şey ise şu an yazmama, "yazıcam" diye düşünmeye itti...o aklımdan geçen şey ise "2016 başladığından beri başıma pek bir şey gelmedi.Ama gelen şeylerin hiç biri de iyi şeyler değildi.Ve 2016'nın yarısı bitti bile."
Yeni yıla yalnız ve hasta girdim,1-2 ay abimin ağır üşütmesinin geçmemesiyle uğraştık,sonra aslında onun üşütme değil kanser olduğunu öğrendik.Tabi tüm bunlar olurken bir yerlerde sürekli bir saldırı oluyor. Kendimi zaten ders çalışmam lazım diyip eve kapattım. Hayatımda çalışmadığım kadar ders çalıştım. O ara master için bursa başvurdum. Ielts'e girdim. Topik'e girdim. Bursa başvurma süreci başlı başına bir sorundu. Değmedi...Alamadım bursu.Nedeni mezun olduğum üniversitenin dünya sıralamasında ilk 500'de olmaması. E zaten 2 tane Türk Üniversitesi var o listede.Onlar da 400 küsürlerde ve benim alanım yok. Sonra Topik'ten istediğim sonucu her zamanki gibi o kadar çalışmaya rağmen alamadım. Abimin gözümün önünde kemoterapinin etkisiyle hergün biraz daha hasta görünmesini izledim ve hala izliyorum. Sonra geçen hafta burada bir işe girip tecrübe kazanıp ondan sonra başka bir ülkeye gitmem için beni ikna etmeye çalışmasıyla tartışmamız geliyor. Galiba ilk kez abim beni anlamadı. Üstüne o gün çok halsizdi...Ama tartışmaya devam ettim. Zaten hassas.
Son cümlem "siz benim için üzülmeyin diye ben yapmak istediklerimden vazgeçmiycem" oldu.Evet vazgeçmiycem ama böyle de üzdüm galiba...

Offf...Abim hakkında yazana kadar rahatlamış gibiydim. Ama şimdi dahada darlandım. Yazarken bile kendime otosansür mu uygulamam lazım? Rahat rahat yazamıycak mıyım bile? Rahat rahat ne yapabiliyorum ki artık? Ne yapabiliyoruz?

Rahatları anlayamıyorum.
Şimdi korkuyorum bunları yayınlamaya...Ya abim okursa...ya üzülürse...üzülmeyelim. Lütfen!
Akıtmıycam o damlayı gözümden!

Ben bunları yazarken ailem pazardan döndü.Annem gelip 3-5 kere öptü beni. Güldüm şakalaştım...Başka ne yapabilirdim ki?