29 Eylül 2020 Salı

O sahilde buluşalım. Seni özledim.

    Tam olarak ne zaman bu kadar yalnız hissetmeye başladım emin değilim.

    Ne zaman ağlamak külfet gibi gelmeye başladı?

    Ölmüşlerin fotoğraflarına bakabilirken, geçmişte kalanların fotoğraflarına bakamamaya ne zaman başladım?

    Kendi fotoğraflarıma bakmak bile neden bu kadar hüzünlendiriyor?

    Nostaji duygusu mu? Gelecek korkusu mu? Pişmanlık mı? O zamanlardan bu zamanlara gelene kadar başımdan geçenlere gözlerimi kapatma istediğinden mi?


    Şu an bunları içimdeki romantik tarafımı tatmin etmek için mi yazıyorum yoksa mantıklı tarafımla cevap aradığım için mi?

    Cevapları bulsam doğru olup olmadıklarını nasıl anlayacağım? Doğruluğundan emin olursam bulduğum cevapları kabul edebilecek miyim? Kabul edersem beni iyileştirecek mi yoksa yükseklerden yerçekimine mi kapılacağım?



    Şu an el yazım neden kendi yazıma benzemiyor?

    Bunları kim yazıyor?

    Hangimizim şu an?

    Aramızdan biri mi yazıyor yoksa hepberaber miyiz?

    Sayfaya elimin gölgesi vuruyor yazarken. Başımı sola çevirdiğimde saçları topuz yapılmış gri yansımam var. Siyah değil gri...

    Acaba bunları yazan bir Murakami karakteri mi gölgesinin yarısını aramaya koyulan?

    Öyle ise eğer beni iyi dinle...

    O sahilde buluşalım. Seni özledim.

    Sonra belki yanyana oturur, susar ve kitap okuruz. Kum taneleri düşer, vakit geçer. Beraber...


    Belki de gölgemin kayıp yarısı yazmıştır bunları.




10 Eylül 2020 Perşembe

Tebrikler artık ARMY değilsiniz!

 *Bu yazı " Canımın istediği şeyler" adlı kanalımda yayınlanan aynı başlıktaki Youtube videomun metin halidir. 



    Beni Twitter’dan takip edenler geçen günlerde neredeyse spam kabul edilebilecek derece bir mücadele verdiğimi biliyorlar. Beni yıllardır takip edenler ise bu tür şeylerin beni ne kadar kötü etkilediğini ve zorlandığımı biliyorlar. Sonucunda Twitter kullanımımı ve biraz sonra bahsedeceğim türdeki olaylar karşısındaki kişisel tutumumu sorguladığım bir süreç içerisine girdim.

    Öncelikle şu an üzerinde konuşmanın gereksiz olduğu bazı nedenlerden dolayı intiharlar ve intihar haberleri konusunda bir hassasiyete sahip olduğumu söylemek istiyorum. Bu yüzden genelde sosyal medyada konuşmayı tercih etmediğim ve hakkında paylaşım yapmadığım birkaç konudan biri intihar. Ancak bu videoda bundan söz etmek durumundayım. Altını çizmek istediğim şey ise bu videoda konumuzun intihar olmadığı. Sadece bahsedeceğim asıl konunun gündem dolayısıyla bir parçası…Tekrar ediyorum bu videonun konusu intihar değildir.

     Geçtiğimiz günlerde Türk medyası maalesef artık alışkın olduğu bir aile içi şiddet mağduru Melisa’nın ölümüyle meşguldü. Ben ve benim gibi K-pop dinleyicisi olanlar ve aktif olarak K-pop ile ilgili gündemi takip edenler için ise bu olayın bize dokunan başka bir tarafı vardı. Melisa’nın bir K-pop dinleyicisi ve takipçisi olması. Bu ortak noktamız bizim Melisa’ya daha fazla yakın hissetmemize ve hassaslaşmamıza neden oldu. Melisa -yanılmıyorsam- iki yıl boyunca Twitter üzerinden BTS üyelerinden Yoongi’ye yaşadığı zorlukları anlatmış. Anlamayacağını bilerek, Türkçe olarak, sadece yargılanmadan, sorgulanmadan içini dökmek istediği için…Belki de biri görür ve ona yardım eder diye…Gerçek sebebini ancak tahmin edebiliyoruz maalesef. Ama bu iç dökmelerin temizliği bir gerçek ve tartışılmaz.

    Dediğim gibi Melisa’yla olan ortak noktalarımız bu ölümden daha fazla etkilenmemize neden oldu. Bazılarımız için sadece K-pop dinliyor olması ortak noktaydı, bazıları için yakınlık çok daha fazlaydı. BTS hayranı olması, Yoongi hayranı olması, içini yakın gördüğü bir ünlüye dökmesi, aynı ünlüye yakınlık duymak, üzerine yakın yaşlarda olmak, benzer şeyleri yaşamış/yaşıyor olmak vs…Bu istem dışı ekstradan kurduğumuz empatiler bizi duygusal davranmaya itti. Dolayısıyla Türk K-pop dinleyicileri Melisa ve yaşadıkları hakkında sosyal medyada ekstra bir hassasiyet gösterdi. Bu hassasiyet basında çıkan bazı haberlerle daha da hassas hale geldi.

 

    Akşam gazetesi başlığı “ babası mı yoongi mi ölüme sürükledi” olan bir haber yayınladı. Daha önce bazı dar görüşlü kişilerin manipülatif söylemleri ve basının da bu söylemleri destekleyici bazı haberler yapmasından ön yargılar ve zorbalıklarla mücadele etmek zorunda kalan K-dinleyicileri savunmaya geçerek bu habere tepki gösterdiler. Ben de dahil olmak üzere bir çok kişi haberin yanlış olduğunu ve kaldırılması talep etti. 

    Haberin içeriğinden biraz sonra detaylıca bahsedeceğim. Ama öncelikle bu verilen tepkilerle ilgili daha sonra şunu fark ettim. Çoğunluk bahsi geçen BTS ve Yoongi olduğu için habere tepki gösteriyordu. BTS’in kendini sev mesajlarından, Melisa’nın onlardan güç bulduğundan bu yüzden haberin yanlış olduğu belirtiliyordu. Bense ana sayfadaki haberin ön gösteriminin altındaki bir cümleden dolayı haberin yanlışlığına tepki vermiştim. “BTS grubunun solisti Min Yoongi,15 yaşında intihara kalkışmıştı…” Yoongi’nin hiçbir zaman açık bir şekilde intihara kalkıştığını açıklamadığı için bu cümleye tepki verdim. Bu cümle yanlış bir algı oluşmasına neden olabilirdi.

     Haberin tamamına baktığımızda, haber genelinde bir yanlışlık görmek mümkün değil. Bir çoğunuz şu an kaşlarını çatmış Senem ne diyor diye düşünüyor olabilirsiniz. İzin verin açıklayayım.

    Haberin ilk kısımı tamamen gerçeklerden oluşuyor. Melisa’nın Twitter’da yaşadığı psikolojik şiddeti anlatması, babasının gözaltına alınması vs gibi bilgiler var. Burada zaten bir sorun yok.

Haberin ikinci kısımı iste K-pop’la alakalı. İkinci kısım tam olarak şöyle:


    Hemen hemen benim tepki gösterdiğim ana sayfadaki kısmın aynısı diyebileceğimiz cümleler... Yoongi’nin intihar etmesi konusunun bilinediğini söylemiştim o yüzden geçelim. Son cümle ise K-pop dinleyicilerini tabiri caize 'trigger'layan ve tepki vermesine neden olan cümle. Son bir yıl içinde Kore pop gruplarının 4 solisti de evlerinde ölü olarak bulununca dikkatler Kore popuna çevrilmişti.

    Yüzde yüz doğru bir cümle. Gerçekten bu olaylardan sonra dikkatler Kore popuna çevrilmedi mi? Çevrildi ve biz bunu manipulatif şekilde kullananlara karşı tepki gösterdik. Hatta bununla ilgili bir video bile yaptım. Dolayısıyla bu habere verilen tepkilerin büyük çoğunluğu yanlıştı. Duymak hoşunuza gitmemiş olabilir ama evet yanlış bir tepkiydi. Daha önce bu üzücü olayların bazı algılar yaratılmak için kullanılmış olması bu haberin de aynı şekilde muamele görmesini haklı çıkartmıyor.

    Şöyle diyebilirsiniz: "Ama bu konu haberin içeriğiyle ve yaşananlarla bağlantısız." Katılıyorum. Bağlantısız olduğunu bizler bu konuları takip edenler olarak biliyoruz. Ancak bu gazetenin hedef kitlesinin ve okuyucularının K-pop hakkında pek bilgileri olmadığını tahmin etmek zor değil.

Kanıt olarak ortaya sunulan tweetlerde Yoongi’nin adının geçiyor olması bir habercinin atlayamayacağı bir detay. Bir gazetecilik mezunu olarak bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Hatta günümüz basınını düşündüğümüzde masum sayılabilecek kadar az detay verilmesine şaşırdım bile…Normalde olayların ve gerçeklerin(!) köpürtülmesine ve okuyucuların görüşlerini yönlendirmesine alışkınız. Ama bu haberde sadece bir gerçek belirtilmiş.

    Ama asıl konumuz bu haber de değil. Bu habere verilen ekstrem tepkilerin getirdiği istenmeyen sonuçlar...

    Bu haberin çıkmasının ardından bazı BTS fanları yani Army’ler bu haberin ana sayfadaki görüntülerini paylaşıp, İngilizceye çevirip uluslararası Army’lerden şikayet etmeleri için yardım istediler. Bir kısım Türk Army bunu BTS’in şirketi BigHit’e ulaştırmak için yardım isterken bir kısım Türk Army ise bunu sadece gazetedeki haberin kaldırılması/düzeltilmesi için yardım istedi.

Çok takipçili bir uluslararası Army’nin hasabında BigHit’e e-mail atılması istenilerek paylaşıldı bu haber. Ve bazı yabancı fanlar bunun BigHit’e ulaştırılmaması gerektiğini, çünkü BTS’in konuyla alakası olmadığını ama haberin yayılması işinin DMler üzerinden gizlice yapılması gerektiğini söylediler. Ancak bu kabul edilmedi ve olayın herkes tarafından açık açık duyulması gerektiği söylendi. Bu konuşmalar arasında bir Koreli Army Yoongi’nin neden bu habere alet edildiğini sordu. Türk basınını bilmeyen bir yabancının bu haberi anlamaması ve böyle bir soru sorması çok normal. Aslında Türk Army’lerin dediği şeyi sorgulayan bir soru. Yoongi’nin olayla alakası yok. O yüzden bu haberde olmaması gerek. Ancak bizler Türk basınına alışkın olduğumuz için neden alakasız bir şeyden bahsediyorlar diye sorgulamadan direk tepki verebiliyoruz. Ama bu şekilde haber yapılmayan bir ülkenin vatandaşının bunu anlamaya çalışması gayet anlaşılır. Ama ona gelen ilk cevap nasıl biliyor musunuz? Küfürlü ve savunmacı. Ardından gelen hemen hemen tüm cevaplar konuyu açıklamayan sadece savunmacı bir dille yazılmış. Bunun üzerinde neye tepki aldığını anlamayan bu Koreli Army siz kendi basınızı daha iyi bilirsiniz bu yerel haberi neden bighit’e taşıyorsunuz neden kendiniz halletmiyorsunuz dedi. Üzerine bu haber Kore basınında çıkarsa Türk Army’leri affetmeyeceğim dedi. Ve işte bu son tweetle kaos başladı.



     Burada söylenilen şey çok basit. “Toplanıp gazeteyi şikayet edin sonuçta bu sizin yerel haberiniz ve ne bizimle ne de Bts’le ilgili değil. Ve bunu beceremez de Kore basınında Türkiye'de Yoongi intihara teşvikten dolayı haber oldu diye çıkarsa sizi affetmem.”

     Ama çok kısa bir sürede #turkisharmylovesbangtan diye bir hashtag açıldı ve Koreli Army'lerin Türk Army'leri fandomdan attığı dedikodusu yayıldı. Bu hashtag altında Koreli Army'lere edilmeyen küfür, hakaret kalmadı. Peki kim fandomdan atıldınız dedi? Cevap: Hiç kimse.

     Benim bu olanlardan bu hashtag TT listeme düşünce haberim oldu. Konuyla ilgili başta çıkan ilk popüler tweet K-Army'nin fandomdan bizi attığıyla ilgiliydi. Birkaç tweet altta biraz önce bahsettiğim sizi affetmem diyen tweet vardı. Çoğunluk bu tweetin ekran görüntüsünü paylaşıp koreli Army'lerin Türkleri fandomdan attığını paylaşıyordu. Öncelikle böyle bir şeyin olamayacağını bildiğim için böyle bir saçmalığı kim, neden söylemiş olabilir diye araştırmaya başladım. Ve tabi ki hiçbir şey bulamadım çünkü böyle bir şey hiçbir zaman söylenmemiş. Bunu paylaşan ve çok etkileşim almış popüler tweetlerin altında kaynak sorduğumda ise herkes aynı tweete yönlendirdi. Ben burada fandomdan atılmaktan bahsetmiyor dediğimde ise bende kaynak yok, herkes öyle diyor, öyle demese de bu Koreli Army kim ki bizi affetmiyor gibi cevaplar aldım. Daha sonra olanları kısaca anlattığım bir paylaşım yaptım ve hiç olmayan bir şeyin büyütüldüğünü ve odaktan sapıldığını anlatmaya çalıştım. Odak tabi ki aile içi şiddet. Bir gün önce Army’ler kaybettiğimiz kardeşimiz için TT olmaya çalışırken bir gün sonra olay BTS’i korumak olmuş sonrasında da kendilerini yani Türk Armyleri korumak olmuştu. Bunu söylemem üzerinde bu hashtag melisa için başlatıldı diyenler ise "neden melisa TT listesinde değil o zaman?" soruma ise cevap veremediler. Engellendiğim bile oldu. Burada Melisa’ya verilen tepkilerin sahte olduğunu söylemeye çalışmıyorum. Sadece düşünmeden sadece duygularla ve saldırganca tepkilerle olayların çok kolay istenilen yere çekildiğini anlatmaya çalışıyorum.

     Bana gelen bu mantıksız cevaplar -beni uzun zamandır takip edenler şaşırmayacak – tabi ki çok sinirlendirdi ve durmadan çok etkileşim alan tweetlerin altına olanları açıkladığım tweetimi yapıştırmaya başladım. Bir süre sonra spam yaptığımı anlayınca durdum. Çok fazla olumlu tepki geldi. Bu olumlu tepkilerin çoğu ne olduğunu anlayamamış henüz olayın farkında varan kişilerden oldu. Diğer olumlu tepkiler ise tartışmaya çok açık. Genellikle ben böyle olduğunu bilmiyordum diyen çoktu. Ama arkasından gelen cümleler garipti “ yine de o kim ki?, k armyler zaten hiçbir şey yapmıyor biz en iyisiyiz. Koreliler diye kendilerini fandomun sahibi sanıyorlar vs.” hatta olsun ya sürü psikolojisi deyip güya komiklik yapan bile oldu. Paylaşımların yanlış olduğu konusunda ortak noktaya ulaştığım kişilerden eski paylaşımlarını silmelerini ve doğruyu anlatmalarını istedim. Hepsi ama hepsi sadece bu tweetimi kalpleyip ne doğruyu anlattılar ne de tweetlerini sildiler. Hatta üzerinde aynı paylaşımları yapmaya devam edenler bile oldu.

     Bunların üzerine yeni bir gelişme yaşandı. O Koreli Army özür dilemişti. Hemen böyle bir şey olmadığını anlayarak özür dilediği tweeti aradım. Böyle bir şey olamazdı çünkü ne için özür dileyecekti ki? Ortada olmayan bir şey için mi özür dileyecekti?

     Türk Armylerin özür diledi diye paylaştığı Google translate ile manasızca çevrilmiş o tweeti gördüm. Tweetin doğru çevirisi şu : kore medyasında ülkenizin bir lokal haberini patlatmaya çalışan t-armyleri suçladigimi iddia ediyorlar. Bir suru t-army sözlerimi çarpıttığı icin cok uzuldum. Google tranlatein yanlış çevirisine – ki çeviri yamuk yumuk olmasına rağmen- inanan Türk armyler zafer kazandıklarını ilan etmeye başladılar. Bir kısım ise bu olmayan özürü kabul etmedi.

     Bütün bu saçmalıklar artık beni çok kötü etkilemeye başlayınca o gece Twitter uygulamasını silmeye ve bir süre uzak kalmaya karar verdim.

 

    "Senem böyle fanlar yüzünden bu kadar uğraşmaya değer mi? Canını sıkmaya değer mi?"Böyle olaylar olunca bana genelde böyle mesajlar atıyorsunuz.

Cevap veriyim. DEĞER. DEĞMELİ.

Yine Twitter'da belirttiğim gibi :


 

    Ama tüm bu bahsettiklerim de asıl konumuz değil. Şimdi bir geçiş yapıyorum. Geçiş olarak yine akşsam gazetesinde bu olaylardan sonra yayınlanmış bir yazıyı kullanacağım.

    Kör kütük , sorgusuz-sualsiz ünlülerini korumaya and içmiş fanatikler! Videoya dislike atmaya hazır olun. Çünkü birazdan bana içinizden hak verip, arkamdan küfür etmek yetmeyecek.

    Şimdi yazıyı inceleyelim.

     Öncelikle daha önce yazılan haberin kısa bir özetiyle başlanmış. Daha sonra ise yazının ana temasını belli eden bir giriş yapılmış.



    Teker teker bakalım. Burada intihar haberlerinin akla getirici bir yönünün olduğunun bilimselliğinden bahsedilmiş. Peki öyle mi?

    Basında yer alan ve halka duyurulmuş intihar haberlerinin gerçek hayattaki intiharların üzerindeki etkisi üzerine toplam 42 farklı çalışma yapılmış ve 293 bulgu elde edilmiş. Bu çalışmalar siyasetteki ve eğlence sektöründeki ünlülerin intihar haberlerinin 14.3 kat daha fazla copycat effect (taklit etkisi) yarattığını göstermiş.

     Copycat effect denilen ve benim taklit etkisi diye çevirdiğim şey nedir? Bunun iki türü var biri suç işleme üzerine biri de intihara yönelme üzerine yani copycat suicide...

     Copycat suicide yani taklitçi intihar televizyon ya da başka bir medya aracılığıyla öğrenilmiş bir intiharın benzerinin başka bir kişi tarafından tekrar edilmesi.

Bu bizi başka bir terime yani Suicide contagion'a getiriyor. Bulaşıcı intihar diye çevirebiliriz. Bulaşıcı intihar copycat sucide’dan biraz daha detaylı bir tanım.

    Bulaşıcı intihar, aile içinde, bir grupta ya da medya aracığıyla intihara şahit olmuş kişilerde intihar düşüncelerini ve intihara yönelik davranışları arttırdığını açıklayan bir terim. Doğrudan ya da dolaylı olarak intihara şahit olanların intihara yönelik davranış yüzdelerinde artış olduğu görülmüş. Özellikle de ergenler ve genç yetişkinlerde bu oranın yüksek olduğu görülmüş.

    Bu araştırmaların olduğu ve bahsedildiği linkeri açıklama kısmına koyuyorum. (Bu yazı boyunca linkler anahtar kelimelere gömülü şekildedir. Üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.) Olur da benim anlattıklarıma inanmazsanız belki bilimsel çalışmalara inanırsınız. Gerçi o konuda da sorunlarımız var ama ona daha sonra değineceğim.

     Gazetedeki yazıya dönersek demek ki İntihar haberlerinin, ‘kötü’ ve ‘acı’ olarak etiketlense bile ‘akla getirici’ bir yönü olduğu çok sayıda bilimsel araştırmayla ortaya konuldu. Cümlesi doğru bir cümle. Devam edelim...

    İntihar haberlerinin olumsuz etkilerinden dolayı akşam gazetesinin bu haberlere yer vermeme kararından ancak bu haberin istisna olduğundan bahsedilerek devam ediyor.

 


    Paylaşılan tweetlerin üzerinde durulması gerektiği vurgulanmış ve hemen ardından bu mesajlarda üzerinde durulması gereken bir detaya dikkat çekiyor. O da seslendiği Yoongi.

    Yoongi’nin kim olduğunu kısaca açıkladıktan sonra benim tepki gösterdiğim Yoongi’nin 15 yaşında intihar ettiği yanlış bilgi tekrarlanmış. Bir şarkısında bununla mücadelesini anlattığı görülüyor denilerek bu güya intihar bilgisinin şarkı sözlerinden çıkartıldığını anlıyoruz. Ancak şarkı sözlerinde doğrudan intihardan bahsedilmediğini biliyoruz. Şarkının sözlerinin olduğu linki aşağıya bırakıyorum. Sözlere baktığımıza intihardan bahsedilmiş olma ihtimali olduğu çok açık ancak dediğim gibi bu konu hakkında kesin bir bilgi yok. Dolayısıyla bu cümle yala yanlış olma özelliğini koruyor.

    Daha sonra, "Yani dertleşmek için hayranı olduğu ve ‘sürüklendiği’ deneyimi yaşamış bir şarkıcıyı seçmiş. Dertleşmenin masumiyeti açık..." denilmiş.

    Dertleşmek için kendine yakın birini seçtiğini söylüyor. Bunun cevabını asla bilemeyeceğiz. Ama Melisa’nın Yoongi’yi kendine yakın gördüğü için ona hitap etmiş olduğu çoğunluğun olduğu gibi benim de tahminim. Bu cümlede çok ince eleyip sık dokursak can sıkıcı olabilecek tek bir şey var o da sürüklendiği kelimesinin vurgulanmış olması. Özellikle seçilmiş bir kelime olduğu açık. Kendi kontrolünde değil başkasından dolayı bu sona sürüklendiği vurgulanmak istenmiş. Ama yine yanlış diyemeyeceğim bir cümle. Yukarıda bahsettiğim araştırmalar bu ihtimalin olduğunu gösteriyor. Sadece can sıkıcı bir vurgu diyebilirim. Dertleşmenin masumiyeti açık denilerek Melisa’nın suçu olmadığı vurgulanmış. Bu konuda kimsenin itirazı olmadığı bariz.

    Triggerlanacağımız bölümlere geliyoruz. Sonraki cümle şöyle:

    Bu cümle de özenle seçilmiş kelimelerden oluşuyor. Zira direk masum değil ya da suçlu denilmiyor. Böyle bir masumiyetten söz etmekte “zorlanıldığı” belirtiliyor. Daha sonra bu zorlanmanın nedeni olarak şöyle denilmiş: "Zira bazen ‘haber’ gibi, ‘intihar eğilimiyle mücadele’ bile ters etki yaratabiliyor. Ya bu ‘mücadele’ şöhretin unsurlarından biri olarak kullanılıyorsa?.."

    Burada intihar haberlerinin olumsuz etkisi olması gibi intihar mücadelesi hikayelerinin de olumsuz etkisi olabilme ihtimali olduğu söyleniyor. Çünkü yazarın başta dediği gibi “ akla getirici” oluyor. Yazar kendini doğrulamış oluyor bu cümleyle. Burada hala yanlış bilgi üzerine yani Yoongi’nin intihar etmiş olduğu düşünülerek varsayımlar yapılıyor.Yani aslında bir tahmin üzerine varsayımlar. Dolayısıyla bunlar sadece akla gelebilecek olası düşüncelerden bazıları. Cümlelerde kesinlik yok. Sadece ihtimallerden söz ediliyor. Yazar burada yanlış bilgi üzerinden varsayımlar yaptığının farkında omalı ki kendini doğrulamak adına kendi gibi düşünen bazı yorumları yazısına eklemiş.

    Bizler de The Last şarkısının sözlerine baktığımıza aynı yorumlarda bulunabiliriz. Ama bunlar yine yineliyorum ki sadece tahmin ve bir şarkın üzerinde yapılmış yorumlardan ibaret. Yine de üzerinden bazı tahminler yapmayı ve bunlar üzerinde konuşmayı yanlış ya da hatalı kılmıyor. Kesin bir dil kullanılmadığı sürece tabi ki… Zira bizler The Last’i dinlerken bence burada şöyle demek istemiş diyerek bu yazının sahibi gibi birere tahmin de bulunmuş oluyoruz, o kadar…

    Yazının devamında yazarın düşüncesini destekleyecek başka bir bilgi veriliyor.

    Burada da yalan ya da yanlış bir bilgi yok. Tamamı doğru bir haber. Yazarın üzerinde durduğu konuyla da bağlantılı bir haber. Dolayısıyla bir gazeteci olarak böyle bir içerikte bahsedilmesi doğru bir olay. (Bir BTS sever olarak sinir bozucu mu? Evet. Bu beni sinir bozukluğumu haklı mı kılar? Hayır. Çünkü mantıklı değil tamamen duygusal bir tepki)

    Daha sonra yine özenle yazılmış bir cümle geliyor : "AKŞAM, şarkıcı hakkındaki bu verilere dayanarak, Melisa’nın dertleştiği Yoongi’nin hayatı ve şarkılarındaki bu olumsuz taraftan ‘da’ etkilenip etkilenmediğini sorguladı."

    Bu cümlede “da” vurgulanmış. Bu “da” vurgulanarak sadece müziği suçlamadığını bu ihtimalin de söz konusu olabileceği vurgulamış oluyor. Burada yine yapılan bilimsel araştırmalara gönderme yapabiliriz. Yine kesinlik olmayan, doğrularla temeli atılmış bir hatasız cümle.

    Daha sonra bu habere gelen tepkilerin bazılarından örnekler vermiş:

    Bu yorumların benzerlerinin hepsine ben sadece Twitter'da şahit oldum. Siz de ufak bir aramayla görebilirsiniz. Her yorum ,bu yorumları yapanların bakış açılarıyla düşündüğümüzde doğru yorumlar. Haberi yanlış yorumlayanlar ya da bu acı haberi fırsat bilip bazı dar görüşlerini yaymayı amaçlayanların yorumlarını görenler yoonginin suçlu ilan edilmesine tepki gösterebilir gayet. Yoongi'nin duyarsa üzülme ihtimali de olabilir. Olayın odağından sapıp durumu sadece bts olarak görenlere de tepki verilebilir ki şahsen bu tepkileri verenlerin içerisindeyim. Yeni neslin bu odak kaymasından ve yanlış yorunlarını gözlemleyen pesimist bazı kişiler yeni nesil bitmiş gibi düşünebilir. Cemaat müritlerinden farkı olmayan diye tanımlanan fanlar olduğunu düşünmek de zor değil zira ben onlara fanatik demeyi tercih ediyorum ve çok büyük ihtimalle dislikelarını atıp küfürlerini edip çoktan videodan çıktılar bile. Bts dinleyip kendine zarar vermeyi aklından geçirmeyen bir sürü insan olduğu da bariz. Dolayısyla yazının bu kısmında da farklı görüşlere yer verilmiş ve gayet doğru. Kopyala yapıştır hakkındaki izlenimi ise yüzde yüz doğru çünkü yazarın ağ dediği şey fandom kültürünün parçası. Streamlerden, oylamalara, TT çabalarından , yapılan yardım kampanyalarına kadar bu ağın uluslararası çapta tıkır tıkır işlediğini biliyoruz. Özellikle Army'ler bu organize olma becerileriyle nam salmış durumdalar.

    Yazının devamında duygulara hitap eden bir çok alanda ve tabi müzikte de bazı konuların hassasiyet yaratabileceğinden ve olumsuz etkilere neden olabileceğinden hatta bazı durumlarda bunun bilinçli yapılabileceğinden bahsediliyor.  Artık tekrarlamama gerek var mı bilmiyorum ama yine kesin bir yargı da bulunmadan temelleri olan bir düşünce.

    Yazar sonra bu konuyla iliği tecrübesinden bahsetmiş: "Son 3 günde okuduğum makaleler, Yoongi ve benzeri birçok ‘yeni nesil’ müzisyenin, ‘mücadele ediyor’ görünmekle birlikte duygusal istismardan yararlandığı düşüncesini oluşturdu bende."

    Etkilenmeye müsait kişilerin popülerlik kazanmak için müzik tarafından duygusal istismara alet edildiği düşüncesini paylaşmış. Burada hangi makalelerin okunulup bu düşünceye yönlendirdiğini bilemiyoruz. Ama varsayımsal olarak düşünürsek yazarın hayat görüşüne daha yakın yazılar olduğunu söylersek eğer böyle düşünüyor olması çok doğal. Sonuçta herkes birbiriyle aynı düşüncelere sahip olmak zorunda değil. Zaten yaşamın zenginliği farklılıklarla oluşuyor. Yazarın düşüncesine katılmasak da doğruluk payı olabilecek ve saygı duymamız gereken bir durum.

Yazı şöyle sona eriyor:


    Burada özellikle – bilimsel çalışmalarda ortaya çıktığı gibi- çocuk ve gençler gibi kolay etkilenebilecek kişilerin tükettiği şeylerin gözetim altında olması gerektiğini söylüyor. Bu düşünce zaten tüm dünyada başlı başına ayrı bir tartışma konusu. Ülkemizde de benzerlerini zaman zaman yaşıyoruz. Bilinçli bir tüketici olmayı öğütlüyor aslında…Benim de katıldığım gibi yoongi’yi de düşünerek ama odaktan şaşmadan farkındalık yaratılmasını öneriyor.

    Sonunda da kendiyle çeliştiğini kabul ederek yazıyı bitiriyor. Aynı benim ortada olmayan fandomda atılma mevzusunu anlatmak için TT yapılmasını istemediğim hashtagi kullanarak doğruları anlatmaya çalışmam gibi…Ya da konumuz intihar değil değil bin kere intihar demek zorunda kalmam gibi…Odağımızı kaybetmeden devam edebilmemiz için hatırlatiyim. Konumuz intihar değil!

    Bu konuyla ilgili birbiriyle bağlantılı bu iki haber gördüğümüz üzere gayet tutarlı. Yazar düşüncelerini belirtmiş. Biz de saygı duyuyoruz!!! DEĞİL Mİ? Saygı duyuyoruz değil mi! Bu düşünceler yanlış bir bilgiye dayansa da hala ihtimal dahilinde. Ama bu 15 yaşında intihar etti gibi kesinlik içeren cümleyi onayladığım anlamına gelmiyor.

    Şimdi bu haber, yanlış yorumlama ve tepkilerle, uluslaarası fanlara ulaştırılan, yanlış tutumlarla anlatılmaya çalışılan ve sonunda küfürlerin,hakaretlerin havalarda uçuştuğu bir kaosa dönüşüp nasıl hiç olmayan bir şeyin 20K tweet atılmasına sebep oldu?

CEVAP : Cognitive dissonance yani bilişsel çelişki.

Kolaya kaçıp Direk Wikipedia Türkçe'den aldım. Aynısının İngilizcesinde tüm kaynaklar yazıyor. 

"Bilişsel Çelişki Kuramı ya da Bilişsel Uyumsuzluk Teorisi, Leon Festinger tarafından ortaya atılmış bir psikoloji bilimi kuramıdır. İnsanların edimlerini ve düşüncelerini geçmişteki tecrübe ve değerlerine göre -bu değerler futbol takımı taraftarlığı, bir dine dahil olma, siyasi bir partiyi destekleme gibi değerler olabilir- belirlediklerini savunur. Birtakım düşünce veya değerlere sahip olan insanlar zaman içinde bu düşünce ve değerlerine muhalif durumlarla karşılaşabilirler. Karşılaştıkları durumlar, kendi düşünceleriyle -ya da değerleriyle- çelişirse, bahsettiğimiz bu bilişsel çelişki durumu meydana gelir. Bu durumda "kişiler, kendi inançlarını -yani değerlerini- terk etmemek adına, sonradan ortaya çıkan uyumsuzlukları (karşı durumu) kabul etmeme ve görmezden gelme eylemini sergileyebilir." Gerçeklerle yüzleşmekten kaçar ya da gerçeklere karşı koyarak şedit eğilimine geçer.(şedit şiddetli demek) Karşı görüş hiç var olmamış gibi davranır ve görmezlikten gelir. Bu durumu daha yalın bir dille şöyle belirtebiliriz: Birey, karşısına çıkan (kendi düşünce ve değerlerine aykırı) uyumsuzluklarla yüzleşmekten kaçınır ve bilinçaltında kendini kandırmaya çalışır; fakat bireylerin bilinçaltında gerçekleşen bu durum (bireylerin) bilinçli olarak yaptığı - ya da farkında oldukları- bir kendini kandırma durumu değildir."

Bilişsel çelişki örneğim
                                                                                   (Bilişsel çelişki örneğim)

    Bilişsel çelişkiyle bağlantılı olarak post truthdan da bahsetmem gerek. Post truth yani hakikat sonrası… 

"Hakikat sonrası, gerçeklerin ortak nesnel deliller yerine bir takım duygu ve inançlarla belirlenmesini anlatan felsefi ya da politik kavramdır. Hakikati anlamaya yarayan nesnel standartların yok olması ya da olgular, bilgiler, görüşler ve inançların birbirine girmesi şeklinde ortaya çıkabilir. Hakikat sonrası yaklaşımı bilimsel yaklaşımla zıtlık gösterir."

    Aslında on saattir bu iki kavramdan bahsedebilmek için konuştum. Benim de zaman zaman bilinçsiz bir şekilde yaptığım bu davranışların bilincinde olmamız çok ama çok önemli.

"Yav biz Bts’ten buraya nası geldik? Alt tarafı kıçı kırık K-pop bu kadar ciddiye almayın kardeşim."

    Evet...Diğer topluluklara bakınca bu minicik olan kpop dinleyenler topluluğu yaşadığımız dünyanın ve toplumumuzun bir minyatürü. Zaten doğru düzgün eğitim alamayan, sokakta rahat yürüyemeyen, istediğini yapmasını geçtim, istediğini bile düşünemeyen genç nesilin ne yaptığının farkına varması gerek.

    Ülkemizi kurtaralım toplum düzelsin bunlar yeni neslin görevi falan gibi zırvalıklar söylemeyecegim. Bunların hiç birine inanmıyorum. Kendiniz için bunu yapmanız lazım. Hatalarınızı görüp kabullenip, öğrenmeye açık olup gelişmeniz gerek. Benimle aynı düşünün diye anlatmadım bunları. Biraz önce sizin bilinçsiz davranışlarınızı gösterebilmek için  hiç savunmak istemediğim bir gazetenin hiç savunmak istemediğim iki yazısını savundum. Neden? Çünkü farklı düşünceler vardır. Size nasıl katılmadığınız ve yapmak istemediğiniz şeyler diretilince haklarınıza tecavüz edilmiş gibi kapana kısılmış gibi hissediyorsanız siz de aynı şeyi karşı tarafa yapınca onlar da öyle hissediyor. Zamanla bu duygular birikip hem fiziksel hem psikolojik şiddete dönüşüyor ve herkes istemediği şey yok olsun istiyor. bu yok olmalar yasaklar ve cinayetlerle yapılıyor. Bu yüzden her düşünceye saygılı olmayı ve doğru şekilde tepki vermeyi öğrenmeliyiz. Duygusal taraflarımızı inkar etmeden kontrol altında tutmalı ve medeni insanlar gibi fikirlerimizi savunmalıyız. Önceliklerimizi ne olduğunu iyi belirlemeliyiz. Aile içi şiddet dolayısıyla ölen birini alet ederek  -evet maalesef alet ettik- fanatiklik yapmak odaktan sapmaktır. Önceliğiniz bu olmamalı!

    Sormayı,sorgulamayı ve doğru bilgiye ulaşmayı öğrenenin. Biri size 'bu şöyleymiş' dediğinde bunu nereden öğrendiğini sorun, bilmiyorsa siz araştırın. Yanlışsa yanlış olduğunu söyleyin. Yanlışı sorgusuz sualsiz paylaşmayın. Paylaştıysanız düzeltin. Yanlış yapmak suç değil,utanılacak bir şey değil ama yanlışı kapatmak ve reddetmek şu hayatta en utanılması gereken şeylerden biri. Çünkü diğer insanları bu yanlışlarla beslemeye ve cahilliğe mahkum olmalarına yardım etmiş oluruz.

Artık şunu içselleştirmeliyiz. Özür dilemek normaldir.

Başınızı ağrıttıysam, kalbinizi kırdıysam, hata yaptıysam ya da sinirlerinizi bozduysam özür dilerim.

Görüşürüz…