*Bu yazı " Canımın istediği şeyler" adlı kanalımda yayınlanan aynı başlıktaki Youtube videomun metin halidir.
Beni Twitter’dan takip edenler geçen
günlerde neredeyse spam kabul edilebilecek derece bir mücadele verdiğimi
biliyorlar. Beni yıllardır takip edenler ise bu tür şeylerin beni ne kadar kötü
etkilediğini ve zorlandığımı biliyorlar. Sonucunda Twitter kullanımımı ve biraz
sonra bahsedeceğim türdeki olaylar karşısındaki kişisel tutumumu sorguladığım
bir süreç içerisine girdim.
Öncelikle şu an üzerinde konuşmanın
gereksiz olduğu bazı nedenlerden dolayı intiharlar ve intihar haberleri
konusunda bir hassasiyete sahip olduğumu söylemek istiyorum. Bu yüzden genelde
sosyal medyada konuşmayı tercih etmediğim ve hakkında paylaşım yapmadığım
birkaç konudan biri intihar. Ancak bu videoda bundan söz etmek durumundayım.
Altını çizmek istediğim şey ise bu videoda konumuzun intihar olmadığı. Sadece
bahsedeceğim asıl konunun gündem dolayısıyla bir parçası…Tekrar ediyorum bu
videonun konusu intihar değildir.
Geçtiğimiz günlerde Türk medyası
maalesef artık alışkın olduğu bir aile içi şiddet mağduru Melisa’nın ölümüyle
meşguldü. Ben ve benim gibi K-pop dinleyicisi olanlar ve aktif olarak K-pop ile
ilgili gündemi takip edenler için ise bu olayın bize dokunan başka bir tarafı
vardı. Melisa’nın bir K-pop dinleyicisi ve takipçisi olması. Bu ortak noktamız bizim
Melisa’ya daha fazla yakın hissetmemize ve hassaslaşmamıza neden oldu. Melisa
-yanılmıyorsam- iki yıl boyunca Twitter üzerinden BTS üyelerinden Yoongi’ye yaşadığı
zorlukları anlatmış. Anlamayacağını bilerek, Türkçe olarak, sadece
yargılanmadan, sorgulanmadan içini dökmek istediği için…Belki de biri görür ve
ona yardım eder diye…Gerçek sebebini ancak tahmin edebiliyoruz maalesef. Ama bu
iç dökmelerin temizliği bir gerçek ve tartışılmaz.
Dediğim gibi Melisa’yla olan ortak
noktalarımız bu ölümden daha fazla etkilenmemize neden oldu. Bazılarımız için
sadece K-pop dinliyor olması ortak noktaydı, bazıları için yakınlık çok daha
fazlaydı. BTS hayranı olması, Yoongi hayranı olması, içini yakın gördüğü bir
ünlüye dökmesi, aynı ünlüye yakınlık duymak, üzerine yakın yaşlarda olmak,
benzer şeyleri yaşamış/yaşıyor olmak vs…Bu istem dışı ekstradan kurduğumuz
empatiler bizi duygusal davranmaya itti. Dolayısıyla Türk K-pop dinleyicileri
Melisa ve yaşadıkları hakkında sosyal medyada ekstra bir hassasiyet gösterdi. Bu hassasiyet basında çıkan bazı
haberlerle daha da hassas hale geldi.
Akşam gazetesi başlığı “ babası mı yoongi mi ölüme sürükledi” olan bir haber yayınladı. Daha önce bazı dar görüşlü
kişilerin manipülatif söylemleri ve basının da bu söylemleri destekleyici bazı
haberler yapmasından ön yargılar ve zorbalıklarla mücadele etmek zorunda kalan K-dinleyicileri savunmaya geçerek bu habere tepki gösterdiler. Ben de dahil
olmak üzere bir çok kişi haberin yanlış olduğunu ve kaldırılması talep etti. Haberin
içeriğinden biraz sonra detaylıca bahsedeceğim. Ama öncelikle bu verilen
tepkilerle ilgili daha sonra şunu fark ettim. Çoğunluk bahsi geçen BTS ve Yoongi
olduğu için habere tepki gösteriyordu. BTS’in kendini sev mesajlarından,
Melisa’nın onlardan güç bulduğundan bu yüzden haberin yanlış olduğu
belirtiliyordu. Bense ana sayfadaki haberin ön gösteriminin altındaki bir
cümleden dolayı haberin yanlışlığına tepki vermiştim. “BTS grubunun solisti Min
Yoongi,15 yaşında intihara kalkışmıştı…” Yoongi’nin hiçbir zaman açık bir
şekilde intihara kalkıştığını açıklamadığı için bu cümleye tepki verdim. Bu
cümle yanlış bir algı oluşmasına neden olabilirdi.
Haberin tamamına baktığımızda, haber
genelinde bir yanlışlık görmek mümkün değil. Bir çoğunuz şu an kaşlarını çatmış
Senem ne diyor diye düşünüyor olabilirsiniz. İzin verin açıklayayım.
Haberin ilk kısımı tamamen
gerçeklerden oluşuyor. Melisa’nın Twitter’da yaşadığı psikolojik şiddeti
anlatması, babasının gözaltına alınması vs gibi bilgiler var. Burada zaten bir
sorun yok.
Haberin ikinci kısımı iste K-pop’la
alakalı. İkinci kısım tam olarak şöyle:
Hemen hemen benim tepki gösterdiğim
ana sayfadaki kısmın aynısı diyebileceğimiz cümleler... Yoongi’nin intihar etmesi
konusunun bilinediğini söylemiştim o yüzden geçelim. Son cümle ise K-pop
dinleyicilerini tabiri caize 'trigger'layan ve tepki vermesine neden olan cümle. Son
bir yıl içinde Kore pop gruplarının 4 solisti de evlerinde ölü olarak bulununca
dikkatler Kore popuna çevrilmişti.
Yüzde yüz doğru bir cümle. Gerçekten bu
olaylardan sonra dikkatler Kore popuna çevrilmedi mi? Çevrildi ve biz bunu
manipulatif şekilde kullananlara karşı tepki gösterdik. Hatta bununla ilgili
bir video bile yaptım. Dolayısıyla bu habere verilen
tepkilerin büyük çoğunluğu yanlıştı. Duymak hoşunuza gitmemiş olabilir ama evet
yanlış bir tepkiydi. Daha önce bu üzücü olayların bazı
algılar yaratılmak için kullanılmış olması bu haberin de aynı şekilde muamele
görmesini haklı çıkartmıyor.
Şöyle diyebilirsiniz: "Ama bu konu haberin
içeriğiyle ve yaşananlarla bağlantısız." Katılıyorum. Bağlantısız olduğunu
bizler bu konuları takip edenler olarak biliyoruz. Ancak bu gazetenin hedef
kitlesinin ve okuyucularının K-pop hakkında pek bilgileri olmadığını tahmin
etmek zor değil.
Kanıt olarak ortaya sunulan tweetlerde Yoongi’nin adının geçiyor olması bir habercinin atlayamayacağı bir detay. Bir
gazetecilik mezunu olarak bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Hatta günümüz basınını düşündüğümüzde
masum sayılabilecek kadar az detay verilmesine şaşırdım bile…Normalde olayların ve gerçeklerin(!)
köpürtülmesine ve okuyucuların görüşlerini yönlendirmesine alışkınız. Ama bu
haberde sadece bir gerçek belirtilmiş.
Ama asıl konumuz bu haber de değil.
Bu habere verilen ekstrem tepkilerin getirdiği istenmeyen sonuçlar...
Bu haberin çıkmasının ardından bazı
BTS fanları yani Army’ler bu haberin ana sayfadaki görüntülerini paylaşıp,
İngilizceye çevirip uluslararası Army’lerden şikayet etmeleri için yardım
istediler. Bir kısım Türk Army bunu BTS’in şirketi BigHit’e ulaştırmak için
yardım isterken bir kısım Türk Army ise bunu sadece gazetedeki haberin
kaldırılması/düzeltilmesi için yardım istedi.
Çok takipçili bir uluslararası
Army’nin hasabında BigHit’e e-mail atılması istenilerek paylaşıldı bu haber. Ve
bazı yabancı fanlar bunun BigHit’e ulaştırılmaması gerektiğini, çünkü BTS’in
konuyla alakası olmadığını ama haberin yayılması işinin DMler üzerinden
gizlice yapılması gerektiğini söylediler. Ancak bu kabul edilmedi ve olayın herkes
tarafından açık açık duyulması gerektiği söylendi. Bu konuşmalar arasında bir
Koreli Army Yoongi’nin neden bu habere alet edildiğini sordu. Türk basınını
bilmeyen bir yabancının bu haberi anlamaması ve böyle bir soru sorması çok
normal. Aslında Türk Army’lerin dediği şeyi sorgulayan bir soru. Yoongi’nin
olayla alakası yok. O yüzden bu haberde olmaması gerek. Ancak bizler Türk
basınına alışkın olduğumuz için neden alakasız bir şeyden bahsediyorlar diye
sorgulamadan direk tepki verebiliyoruz. Ama bu şekilde haber yapılmayan bir
ülkenin vatandaşının bunu anlamaya çalışması gayet anlaşılır. Ama ona gelen ilk
cevap nasıl biliyor musunuz? Küfürlü ve savunmacı. Ardından gelen hemen hemen
tüm cevaplar konuyu açıklamayan sadece savunmacı bir dille yazılmış. Bunun
üzerinde neye tepki aldığını anlamayan bu Koreli Army siz kendi basınızı daha
iyi bilirsiniz bu yerel haberi neden bighit’e taşıyorsunuz neden kendiniz
halletmiyorsunuz dedi. Üzerine bu haber Kore basınında çıkarsa Türk Army’leri
affetmeyeceğim dedi. Ve işte bu son tweetle kaos başladı.
Burada söylenilen şey çok basit. “Toplanıp
gazeteyi şikayet edin sonuçta bu sizin yerel haberiniz ve ne bizimle ne de Bts’le ilgili değil. Ve bunu beceremez de Kore basınında Türkiye'de Yoongi
intihara teşvikten dolayı haber oldu diye çıkarsa sizi affetmem.”
Ama çok kısa bir sürede #turkisharmylovesbangtan diye bir hashtag açıldı ve Koreli Army'lerin Türk Army'leri
fandomdan attığı dedikodusu yayıldı. Bu hashtag altında Koreli Army'lere
edilmeyen küfür, hakaret kalmadı. Peki kim fandomdan atıldınız dedi? Cevap: Hiç
kimse.
Benim bu olanlardan bu hashtag TT listeme düşünce haberim oldu. Konuyla ilgili başta çıkan ilk popüler tweet K-Army'nin fandomdan bizi attığıyla ilgiliydi. Birkaç tweet altta biraz önce
bahsettiğim sizi affetmem diyen tweet vardı. Çoğunluk bu tweetin ekran
görüntüsünü paylaşıp koreli Army'lerin Türkleri fandomdan attığını paylaşıyordu.
Öncelikle böyle bir şeyin olamayacağını bildiğim için böyle bir saçmalığı kim,
neden söylemiş olabilir diye araştırmaya başladım. Ve tabi ki hiçbir şey
bulamadım çünkü böyle bir şey hiçbir zaman söylenmemiş. Bunu paylaşan ve çok
etkileşim almış popüler tweetlerin altında kaynak sorduğumda ise herkes aynı
tweete yönlendirdi. Ben burada fandomdan atılmaktan bahsetmiyor dediğimde ise
bende kaynak yok, herkes öyle diyor, öyle demese de bu Koreli Army kim ki bizi
affetmiyor gibi cevaplar aldım. Daha sonra olanları kısaca anlattığım bir paylaşım
yaptım ve hiç olmayan bir şeyin büyütüldüğünü ve odaktan sapıldığını anlatmaya
çalıştım. Odak tabi ki aile içi şiddet. Bir gün önce Army’ler kaybettiğimiz
kardeşimiz için TT olmaya çalışırken bir gün sonra olay BTS’i korumak olmuş
sonrasında da kendilerini yani Türk Armyleri korumak olmuştu. Bunu söylemem
üzerinde bu hashtag melisa için başlatıldı diyenler ise "neden melisa TT listesinde değil o zaman?" soruma ise cevap veremediler. Engellendiğim bile oldu.
Burada Melisa’ya verilen tepkilerin sahte olduğunu söylemeye çalışmıyorum.
Sadece düşünmeden sadece duygularla ve saldırganca tepkilerle olayların çok
kolay istenilen yere çekildiğini anlatmaya çalışıyorum.
Bana gelen bu mantıksız cevaplar
-beni uzun zamandır takip edenler şaşırmayacak – tabi ki çok sinirlendirdi ve
durmadan çok etkileşim alan tweetlerin altına olanları açıkladığım tweetimi
yapıştırmaya başladım. Bir süre sonra spam yaptığımı anlayınca durdum. Çok
fazla olumlu tepki geldi. Bu olumlu tepkilerin çoğu ne olduğunu anlayamamış
henüz olayın farkında varan kişilerden oldu. Diğer olumlu tepkiler ise
tartışmaya çok açık. Genellikle ben böyle olduğunu bilmiyordum diyen çoktu. Ama
arkasından gelen cümleler garipti “ yine de o kim ki?, k armyler zaten hiçbir
şey yapmıyor biz en iyisiyiz. Koreliler diye kendilerini fandomun sahibi
sanıyorlar vs.” hatta olsun ya sürü psikolojisi deyip güya komiklik yapan bile
oldu. Paylaşımların yanlış olduğu konusunda ortak noktaya ulaştığım kişilerden
eski paylaşımlarını silmelerini ve doğruyu anlatmalarını istedim. Hepsi ama
hepsi sadece bu tweetimi kalpleyip ne doğruyu anlattılar ne de tweetlerini
sildiler. Hatta üzerinde aynı paylaşımları yapmaya devam edenler bile oldu.
Bunların üzerine yeni bir gelişme
yaşandı. O Koreli Army özür dilemişti. Hemen böyle bir şey olmadığını anlayarak
özür dilediği tweeti aradım. Böyle bir şey olamazdı çünkü ne için özür
dileyecekti ki? Ortada olmayan bir şey için mi özür dileyecekti?
Türk Armylerin özür diledi diye
paylaştığı Google translate ile manasızca çevrilmiş o tweeti gördüm. Tweetin
doğru çevirisi şu : kore
medyasında ülkenizin bir lokal haberini patlatmaya çalışan t-armyleri
suçladigimi iddia ediyorlar. Bir suru t-army sözlerimi çarpıttığı icin cok
uzuldum. Google tranlatein yanlış çevirisine – ki çeviri yamuk yumuk olmasına
rağmen- inanan Türk armyler zafer kazandıklarını ilan etmeye başladılar. Bir
kısım ise bu olmayan özürü kabul etmedi.
Bütün bu
saçmalıklar artık beni çok kötü etkilemeye başlayınca o gece Twitter
uygulamasını silmeye ve bir süre uzak kalmaya karar verdim.
"Senem böyle
fanlar yüzünden bu kadar uğraşmaya değer mi? Canını sıkmaya değer mi?"Böyle olaylar
olunca bana genelde böyle mesajlar atıyorsunuz.
Cevap
veriyim. DEĞER. DEĞMELİ.
Yine Twitter'da belirttiğim gibi :
Ama tüm bu
bahsettiklerim de asıl konumuz değil. Şimdi bir
geçiş yapıyorum. Geçiş olarak
yine akşsam gazetesinde bu olaylardan sonra yayınlanmış bir yazıyı
kullanacağım.
Kör kütük ,
sorgusuz-sualsiz ünlülerini korumaya and içmiş fanatikler! Videoya dislike
atmaya hazır olun. Çünkü birazdan bana içinizden hak verip, arkamdan küfür
etmek yetmeyecek.
Şimdi yazıyı
inceleyelim.
Öncelikle
daha önce yazılan haberin kısa bir özetiyle başlanmış. Daha sonra ise yazının
ana temasını belli eden bir giriş yapılmış.
Teker teker bakalım. Burada intihar
haberlerinin akla getirici bir yönünün olduğunun bilimselliğinden bahsedilmiş. Peki öyle mi?
Basında yer alan ve halka duyurulmuş intihar
haberlerinin gerçek hayattaki intiharların üzerindeki etkisi üzerine toplam 42
farklı çalışma yapılmış ve 293 bulgu elde edilmiş. Bu çalışmalar siyasetteki ve
eğlence sektöründeki ünlülerin intihar haberlerinin 14.3 kat daha fazla copycat
effect (taklit etkisi) yarattığını göstermiş.
Copycat effect denilen ve benim taklit etkisi
diye çevirdiğim şey nedir? Bunun iki türü var biri suç işleme üzerine biri de
intihara yönelme üzerine yani copycat suicide...
Copycat suicide yani taklitçi intihar televizyon
ya da başka bir medya aracılığıyla öğrenilmiş bir intiharın benzerinin başka
bir kişi tarafından tekrar edilmesi.
Bu bizi başka bir
terime yani Suicide contagion'a getiriyor. Bulaşıcı intihar diye çevirebiliriz. Bulaşıcı intihar
copycat sucide’dan biraz daha detaylı bir tanım.
Bulaşıcı intihar, aile
içinde, bir grupta ya da medya aracığıyla intihara şahit olmuş kişilerde intihar
düşüncelerini ve intihara yönelik davranışları arttırdığını açıklayan bir
terim. Doğrudan ya da dolaylı olarak intihara şahit olanların intihara yönelik
davranış yüzdelerinde artış olduğu görülmüş. Özellikle de ergenler ve genç
yetişkinlerde bu oranın yüksek olduğu görülmüş.
Bu
araştırmaların olduğu ve bahsedildiği linkeri açıklama kısmına koyuyorum. (Bu yazı boyunca linkler anahtar kelimelere gömülü şekildedir. Üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.) Olur
da benim anlattıklarıma inanmazsanız belki bilimsel çalışmalara inanırsınız.
Gerçi o konuda da sorunlarımız var ama ona daha sonra değineceğim.
Gazetedeki
yazıya dönersek demek ki İntihar haberlerinin, ‘kötü’ ve ‘acı’ olarak
etiketlense bile ‘akla getirici’ bir
yönü olduğu çok sayıda bilimsel araştırmayla ortaya konuldu. Cümlesi doğru bir
cümle. Devam edelim...
İntihar haberlerinin olumsuz etkilerinden
dolayı akşam gazetesinin bu haberlere yer vermeme kararından ancak bu haberin
istisna olduğundan bahsedilerek devam ediyor.
Paylaşılan tweetlerin üzerinde durulması
gerektiği vurgulanmış ve hemen ardından bu mesajlarda üzerinde durulması gereken
bir detaya dikkat çekiyor. O da seslendiği Yoongi.
Yoongi’nin kim olduğunu kısaca açıkladıktan
sonra benim tepki gösterdiğim Yoongi’nin 15 yaşında intihar ettiği yanlış bilgi
tekrarlanmış. Bir şarkısında bununla mücadelesini anlattığı görülüyor denilerek
bu güya intihar bilgisinin şarkı sözlerinden çıkartıldığını anlıyoruz. Ancak şarkı sözlerinde doğrudan intihardan
bahsedilmediğini biliyoruz. Şarkının sözlerinin olduğu linki aşağıya bırakıyorum.
Sözlere baktığımıza intihardan bahsedilmiş olma ihtimali olduğu çok açık ancak
dediğim gibi bu konu hakkında kesin bir bilgi yok. Dolayısıyla bu cümle yala
yanlış olma özelliğini koruyor.
Daha sonra, "Yani
dertleşmek için hayranı olduğu ve ‘sürüklendiği’ deneyimi
yaşamış bir şarkıcıyı seçmiş. Dertleşmenin
masumiyeti açık..." denilmiş.
Dertleşmek
için kendine yakın birini seçtiğini söylüyor. Bunun cevabını asla
bilemeyeceğiz. Ama Melisa’nın Yoongi’yi kendine yakın gördüğü için ona hitap
etmiş olduğu çoğunluğun olduğu gibi benim de tahminim. Bu cümlede çok ince
eleyip sık dokursak can sıkıcı olabilecek tek bir şey var o da sürüklendiği
kelimesinin vurgulanmış olması. Özellikle seçilmiş bir kelime olduğu açık.
Kendi kontrolünde değil başkasından dolayı bu sona sürüklendiği vurgulanmak
istenmiş. Ama yine yanlış diyemeyeceğim bir cümle. Yukarıda bahsettiğim
araştırmalar bu ihtimalin olduğunu gösteriyor. Sadece can sıkıcı bir vurgu
diyebilirim. Dertleşmenin
masumiyeti açık denilerek Melisa’nın suçu olmadığı vurgulanmış. Bu konuda
kimsenin itirazı olmadığı bariz.
Triggerlanacağımız
bölümlere geliyoruz. Sonraki
cümle şöyle:
Bu cümle de özenle seçilmiş kelimelerden oluşuyor. Zira direk
masum değil ya da suçlu denilmiyor. Böyle bir masumiyetten söz etmekte
“zorlanıldığı” belirtiliyor. Daha sonra bu zorlanmanın nedeni olarak şöyle denilmiş: "Zira
bazen ‘haber’ gibi, ‘intihar eğilimiyle mücadele’ bile ters etki
yaratabiliyor. Ya
bu ‘mücadele’ şöhretin unsurlarından biri olarak
kullanılıyorsa?.." Burada
intihar haberlerinin olumsuz etkisi olması gibi intihar mücadelesi
hikayelerinin de olumsuz etkisi olabilme ihtimali olduğu söyleniyor. Çünkü
yazarın başta dediği gibi “ akla getirici” oluyor. Yazar kendini doğrulamış
oluyor bu cümleyle. Burada
hala yanlış bilgi üzerine yani Yoongi’nin intihar etmiş olduğu düşünülerek
varsayımlar yapılıyor.Yani
aslında bir tahmin üzerine varsayımlar. Dolayısıyla bunlar sadece akla
gelebilecek olası düşüncelerden bazıları. Cümlelerde kesinlik yok. Sadece
ihtimallerden söz ediliyor. Yazar burada yanlış bilgi üzerinden
varsayımlar yaptığının farkında omalı ki kendini doğrulamak adına kendi gibi
düşünen bazı yorumları yazısına eklemiş.
Bizler
de The Last şarkısının sözlerine baktığımıza aynı yorumlarda bulunabiliriz. Ama
bunlar yine yineliyorum ki sadece tahmin ve bir şarkın üzerinde yapılmış
yorumlardan ibaret. Yine de üzerinden bazı tahminler yapmayı ve bunlar üzerinde
konuşmayı yanlış ya da hatalı kılmıyor. Kesin bir dil kullanılmadığı sürece
tabi ki… Zira
bizler The Last’i dinlerken bence burada şöyle demek istemiş diyerek bu yazının
sahibi gibi birere tahmin de bulunmuş oluyoruz, o kadar… Yazının
devamında yazarın düşüncesini destekleyecek başka bir bilgi veriliyor.
Burada
da yalan ya da yanlış bir bilgi yok. Tamamı doğru bir haber. Yazarın üzerinde
durduğu konuyla da bağlantılı bir haber. Dolayısıyla bir gazeteci olarak böyle
bir içerikte bahsedilmesi doğru bir olay. (Bir BTS sever olarak sinir bozucu
mu? Evet. Bu beni sinir bozukluğumu haklı mı kılar? Hayır. Çünkü mantıklı değil
tamamen duygusal bir tepki) Daha
sonra yine özenle yazılmış bir cümle geliyor : "AKŞAM, şarkıcı hakkındaki bu verilere dayanarak, Melisa’nın
dertleştiği Yoongi’nin hayatı ve şarkılarındaki bu olumsuz taraftan ‘da’ etkilenip etkilenmediğini sorguladı."
Bu cümlede “da” vurgulanmış. Bu “da” vurgulanarak sadece
müziği suçlamadığını bu ihtimalin de söz konusu olabileceği vurgulamış oluyor.
Burada yine yapılan bilimsel araştırmalara gönderme yapabiliriz. Yine kesinlik
olmayan, doğrularla temeli atılmış bir hatasız cümle.
Daha sonra bu habere gelen tepkilerin bazılarından örnekler
vermiş:
Bu
yorumların benzerlerinin hepsine ben sadece Twitter'da şahit oldum. Siz de ufak
bir aramayla görebilirsiniz. Her yorum ,bu yorumları yapanların bakış
açılarıyla düşündüğümüzde doğru yorumlar. Haberi
yanlış yorumlayanlar ya da bu acı haberi fırsat bilip bazı dar görüşlerini
yaymayı amaçlayanların yorumlarını görenler yoonginin suçlu ilan edilmesine
tepki gösterebilir gayet. Yoongi'nin
duyarsa üzülme ihtimali de olabilir. Olayın
odağından sapıp durumu sadece bts olarak görenlere de tepki verilebilir ki
şahsen bu tepkileri verenlerin içerisindeyim. Yeni
neslin bu odak kaymasından ve yanlış yorunlarını gözlemleyen pesimist bazı
kişiler yeni nesil bitmiş gibi düşünebilir. Cemaat
müritlerinden farkı olmayan diye tanımlanan fanlar olduğunu düşünmek de zor
değil zira ben onlara fanatik demeyi tercih ediyorum ve çok büyük ihtimalle dislikelarını
atıp küfürlerini edip çoktan videodan çıktılar bile. Bts
dinleyip kendine zarar vermeyi aklından geçirmeyen bir sürü insan olduğu da
bariz. Dolayısyla yazının bu kısmında da farklı görüşlere yer verilmiş ve
gayet doğru. Kopyala
yapıştır hakkındaki izlenimi ise yüzde yüz doğru çünkü yazarın ağ dediği şey fandom
kültürünün parçası. Streamlerden, oylamalara, TT çabalarından , yapılan yardım
kampanyalarına kadar bu ağın uluslararası çapta tıkır tıkır işlediğini
biliyoruz. Özellikle Army'ler bu organize olma becerileriyle nam salmış
durumdalar. Yazının
devamında duygulara hitap eden bir çok alanda ve tabi müzikte de bazı konuların
hassasiyet yaratabileceğinden ve olumsuz etkilere neden olabileceğinden hatta
bazı durumlarda bunun bilinçli yapılabileceğinden bahsediliyor. Artık tekrarlamama gerek var mı bilmiyorum ama
yine kesin bir yargı da bulunmadan temelleri olan bir düşünce.
Yazar
sonra bu konuyla iliği tecrübesinden bahsetmiş: "Son 3 günde okuduğum makaleler, Yoongi ve benzeri
birçok ‘yeni nesil’ müzisyenin, ‘mücadele ediyor’ görünmekle birlikte duygusal
istismardan yararlandığı düşüncesini oluşturdu bende."
Etkilenmeye
müsait kişilerin popülerlik kazanmak için müzik tarafından duygusal istismara alet
edildiği düşüncesini paylaşmış. Burada hangi makalelerin okunulup bu düşünceye
yönlendirdiğini bilemiyoruz. Ama varsayımsal olarak düşünürsek yazarın hayat
görüşüne daha yakın yazılar olduğunu söylersek eğer böyle düşünüyor olması çok
doğal. Sonuçta herkes birbiriyle aynı düşüncelere sahip olmak zorunda değil.
Zaten yaşamın zenginliği farklılıklarla oluşuyor. Yazarın düşüncesine
katılmasak da doğruluk payı olabilecek ve saygı duymamız gereken bir durum.
Yazı
şöyle sona eriyor:
Burada
özellikle – bilimsel çalışmalarda ortaya çıktığı gibi- çocuk ve gençler gibi
kolay etkilenebilecek kişilerin tükettiği şeylerin gözetim altında olması
gerektiğini söylüyor. Bu düşünce zaten tüm dünyada başlı başına ayrı bir
tartışma konusu. Ülkemizde de benzerlerini zaman zaman yaşıyoruz. Bilinçli bir
tüketici olmayı öğütlüyor aslında…Benim
de katıldığım gibi yoongi’yi de düşünerek ama odaktan şaşmadan farkındalık
yaratılmasını öneriyor.
Sonunda
da kendiyle çeliştiğini kabul ederek yazıyı bitiriyor. Aynı benim ortada olmayan
fandomda atılma mevzusunu anlatmak için TT yapılmasını istemediğim hashtagi
kullanarak doğruları anlatmaya çalışmam gibi…Ya
da konumuz intihar değil değil bin kere intihar demek zorunda kalmam
gibi…Odağımızı kaybetmeden devam edebilmemiz için hatırlatiyim. Konumuz intihar
değil!
Bu
konuyla ilgili birbiriyle bağlantılı bu iki haber gördüğümüz üzere gayet
tutarlı. Yazar düşüncelerini belirtmiş. Biz de saygı duyuyoruz!!! DEĞİL Mİ? Saygı
duyuyoruz değil mi! Bu
düşünceler yanlış bir bilgiye dayansa da hala ihtimal dahilinde. Ama bu 15
yaşında intihar etti gibi kesinlik içeren cümleyi onayladığım anlamına
gelmiyor.
Şimdi
bu haber, yanlış yorumlama ve tepkilerle, uluslaarası fanlara ulaştırılan,
yanlış tutumlarla anlatılmaya çalışılan ve sonunda küfürlerin,hakaretlerin havalarda
uçuştuğu bir kaosa dönüşüp nasıl hiç olmayan bir şeyin 20K tweet atılmasına
sebep oldu?
CEVAP : Cognitive dissonance yani bilişsel çelişki.
Kolaya kaçıp Direk Wikipedia Türkçe'den aldım.
Aynısının İngilizcesinde tüm kaynaklar yazıyor.
"Bilişsel Çelişki Kuramı ya da Bilişsel Uyumsuzluk
Teorisi, Leon Festinger tarafından ortaya atılmış bir psikoloji bilimi kuramıdır. İnsanların edimlerini ve
düşüncelerini geçmişteki tecrübe ve değerlerine göre -bu değerler futbol takımı
taraftarlığı, bir dine dahil olma, siyasi bir partiyi destekleme gibi değerler
olabilir- belirlediklerini savunur. Birtakım düşünce veya değerlere sahip olan
insanlar zaman içinde bu düşünce ve değerlerine muhalif durumlarla
karşılaşabilirler. Karşılaştıkları durumlar, kendi düşünceleriyle -ya da
değerleriyle- çelişirse, bahsettiğimiz bu bilişsel çelişki durumu meydana
gelir. Bu durumda "kişiler, kendi inançlarını -yani değerlerini- terk
etmemek adına, sonradan ortaya çıkan uyumsuzlukları (karşı durumu) kabul etmeme
ve görmezden gelme eylemini sergileyebilir." Gerçeklerle yüzleşmekten
kaçar ya da gerçeklere karşı koyarak şedit eğilimine geçer.(şedit şiddetli
demek) Karşı görüş hiç var olmamış gibi davranır ve görmezlikten gelir. Bu
durumu daha yalın bir dille şöyle belirtebiliriz: Birey, karşısına çıkan (kendi
düşünce ve değerlerine aykırı) uyumsuzluklarla yüzleşmekten kaçınır ve
bilinçaltında kendini kandırmaya çalışır; fakat bireylerin bilinçaltında
gerçekleşen bu durum (bireylerin) bilinçli olarak yaptığı - ya da farkında
oldukları- bir kendini kandırma durumu değildir."
(Bilişsel çelişki örneğim)
Bilişsel çelişkiyle bağlantılı olarak
post truthdan da bahsetmem gerek. Post truth yani hakikat sonrası…
"Hakikat sonrası, gerçeklerin ortak nesnel deliller yerine bir takım duygu ve
inançlarla belirlenmesini anlatan felsefi ya da politik kavramdır. Hakikati anlamaya yarayan nesnel
standartların yok olması ya da olgular, bilgiler, görüşler
ve inançların birbirine girmesi şeklinde ortaya çıkabilir. Hakikat sonrası yaklaşımı bilimsel yaklaşımla zıtlık gösterir."
Aslında on saattir bu iki kavramdan
bahsedebilmek için konuştum. Benim de zaman zaman bilinçsiz bir şekilde
yaptığım bu davranışların bilincinde olmamız çok ama çok önemli.
"Yav biz Bts’ten buraya nası geldik? Alt
tarafı kıçı kırık K-pop bu kadar ciddiye almayın kardeşim."
Evet...Diğer topluluklara bakınca bu minicik
olan kpop dinleyenler topluluğu yaşadığımız dünyanın ve toplumumuzun bir
minyatürü. Zaten doğru düzgün eğitim alamayan,
sokakta rahat yürüyemeyen, istediğini yapmasını geçtim, istediğini bile
düşünemeyen genç nesilin ne yaptığının farkına varması gerek.
Ülkemizi kurtaralım toplum düzelsin
bunlar yeni neslin görevi falan gibi zırvalıklar söylemeyecegim. Bunların hiç
birine inanmıyorum. Kendiniz için bunu yapmanız lazım. Hatalarınızı görüp
kabullenip, öğrenmeye açık olup gelişmeniz gerek. Benimle aynı düşünün diye
anlatmadım bunları. Biraz önce sizin bilinçsiz davranışlarınızı gösterebilmek
için hiç savunmak istemediğim bir
gazetenin hiç savunmak istemediğim iki yazısını savundum. Neden? Çünkü farklı
düşünceler vardır. Size nasıl katılmadığınız ve yapmak istemediğiniz şeyler
diretilince haklarınıza tecavüz edilmiş gibi kapana kısılmış gibi
hissediyorsanız siz de aynı şeyi karşı tarafa yapınca onlar da öyle hissediyor.
Zamanla bu duygular birikip hem fiziksel hem psikolojik şiddete dönüşüyor ve herkes
istemediği şey yok olsun istiyor. bu yok olmalar yasaklar ve cinayetlerle
yapılıyor. Bu yüzden her düşünceye saygılı olmayı ve doğru şekilde tepki
vermeyi öğrenmeliyiz. Duygusal taraflarımızı inkar etmeden kontrol altında
tutmalı ve medeni insanlar gibi fikirlerimizi savunmalıyız. Önceliklerimizi ne
olduğunu iyi belirlemeliyiz. Aile içi şiddet dolayısıyla ölen birini alet ederek -evet maalesef alet ettik- fanatiklik yapmak odaktan sapmaktır. Önceliğiniz bu
olmamalı!
Sormayı,sorgulamayı ve doğru bilgiye
ulaşmayı öğrenenin. Biri size 'bu şöyleymiş' dediğinde bunu
nereden öğrendiğini sorun, bilmiyorsa siz araştırın. Yanlışsa yanlış olduğunu
söyleyin. Yanlışı sorgusuz sualsiz paylaşmayın. Paylaştıysanız düzeltin. Yanlış
yapmak suç değil,utanılacak bir şey değil ama yanlışı kapatmak ve reddetmek şu
hayatta en utanılması gereken şeylerden biri. Çünkü diğer insanları bu yanlışlarla
beslemeye ve cahilliğe mahkum olmalarına yardım etmiş oluruz.
Artık şunu içselleştirmeliyiz. Özür
dilemek normaldir.
Başınızı ağrıttıysam, kalbinizi kırdıysam,
hata yaptıysam ya da sinirlerinizi bozduysam özür dilerim.
Görüşürüz…