26 Ekim 2020 Pazartesi

PASİF NEFES

    Bir film, bir dizi izlerken, üzüldüğüm, eğlendiğim, mutlu olduğum, ilham aldığım, korktuğum oldu. Ama dün ilk defa sinirlendim. Bir film izlerken sinirlenebileceğimi, çığlık atmak isteyebileceğimi tahmin etmezdim.

    "The trial of the Chicago 7"




    Sonra Grand Army High School'u izlemeye başladım. Yine aynı duygu...Ekrandan içeri girip, oradaki karakterlere bağırmak, itmek, küfür etmek, tokat atmak istedim.

    Neden sinirlendim ki?

    İzlediğim iki şeyde de adaletsizlikler, haksızlıklar var. Haklı olanlar haklarını ispat edemiyorlar. Her şey ortada olsa bile güçlü olan kazanıyor. Haksızlığa uğrayanlar tüm cesaretlerine rağmen kaybediyor hatta cezalandırılıyorlar. Belki de hayatları boyunca pansuman etmelerine rağmen iyileşmeyecek yaralar alıyorlar.

    Sonra şunu düşündüm: Belki de benim bu hayattaki sınavım haksızlıklardır. Gül kendine'de dediği gibidir belki:

"Yenilmesen hiç büyümezdin"


    Benim yenilmelerim adaletsizliklerdir belki de...

    Adaletsiz sınavlar...Torpilli yetenek sınavları..

    İşimi yapmaya çalışırken ve başkaları aynı işe bu özveriyi göstermezken, sorumluluğumdaki insanlara bunu dile getirdiğimde, beni fazla ciddiye almakla, agresif olmakla suçlayanlar... Evet Senem haklı, işimizi düzgün yapmıyoruz diyen kimsenin olmaması...

    Hülya Hoca açık açık yapmadığı dersin parasını okuldan çatır çatır alırken ve benim o derse girmediğimi iddia ederken, tüm sınıfın oylama yapıp F almamı istemeleri...Dekan, Rektör, danışman hocalar dahil herkesin Hülya Hoca'nın tarafını tutması...Babamın bile sadece "orta" yolu bulmaya çalışması...Senem haklı, hoca dersinin olduğu günler okula bile gelmedi diyen kimsenin olmaması...

    Bitirme projesinde eksiksiz katılımlarıma, başkalarının üstlenmediği sorumlulukların üstlendiğimde ve oyunu hatasız tamamlamama rağmen, ezber unutan ve gülmemesi gereken yerde gülen partnerimin benden daha iyi notla mezun olması...

    Aynı sınavın iki farklı kolu olmasına rağmen Genel Kültür sınavı bitmeden, yetenek sınavını başlattıkları için sıram geçince ben sıranın başlarında olmama rağmen en sonuna atıp 5 saat beklettiklerinde...Sınav bitmeden başladınız, hala genel kültür sınavında olanlar var diyen kimsenin olmaması...

    Bana tebrikler %100 burs kazandınız dediklerinde ve bursu kaybetmemek için diğer okullardan vazgeçip kayıt yaptırmaya gittiğimde kusura bakmayın yanlışlık olmuş demeleri. Bölüm başkanının gülerek arkadaşların şaka yapmıştır demesi...

    İ*****'nın annesi paranı yollayacağım diye söz verdikten sonra parayı hiç bir zaman yollamadığı gibi üzerine tehdit etmesi...Zaten İ*****'nın tüm yaptıkları...

    Sadece iki hafta vaktim varken klavyesindeki bir iki tuş basmıyor diye tamire verdiğim laptopun bana bozuk teslim edilmesi...Üzerine hiç bir şey olmamış gibi tamir edelim gerekli parçalar 2-3 haftaya gelir demeleri...Yeni laptop almak zorunda kalmam...

    Emek verip, ücret almadan çalıştığım Moulin Rouge - Roxenne performansının görüntülerinin hiç bir zaman verilmemesi...

    Öyle bir talebim olmamasına rağmen her yıl " seneye x oyununu yapıyoruz sen bilmem ne karakterisin" diyerek başrol vadeden ama hiç bir zaman baş rolü bana vermeyen hocam...

    D***** beni defalarca aldatmasına rağmen daha sonra benimle olan ilişkisi için hayatımın hatasıydı demesi...

    Yaptığım içeriklere gelen yorumlarda hiç söylemediğim şeylerin söylemişim gibi yazılması...

    Sırf hocamdan hoşlanmadıkları için beni almayan castlar, oyunlar, okullar...

    Gece ses yaptıkları için defalarca uyardığım komşularım tarafından defalarca hakarete uğramam, tehdit edilmem ve üzerine benim huzursuzluk çıkartan kişi ilan edilmem.

    Sinema ve tiyatrolarda telefonlarıyla oynayanları ve yasak olmasına rağmen video çekenleri uyardığımda aynı şeyi yapmaya devam etmeleri ya da terslemeleri...Hatta üzerime yürünmesi, küfürler edilmesi ve salonda kimsenin beni savunmaması...

    Acaba ilk hangi adaletsizlik bende tramva yarattı?

    Acaba anca hayattaki 31. yılımda ne kadar haklı olursam olayım en yanımda olur diye düşündüğüm kişilerin bile beni savunmayacağını anlamış olmam mı o filmi, o diziyi izlerken sinirlenmeme neden oldu?

    Yoksa en temel haklarımın bile aslında hakkımmış gibi yaptığı canım ülkemde doğduğum an bu sinir bana yüklenmiş miydi?

    Bugün dolar 8, Euro 9, Sterlin 10 TL'ydi. Galiba kafese kısıldık.

    Ve tüm bu bahsettiklerim ve dahası beni pasifleştirdi.

    Ya kendimden ödün vereceğim ya da sistemin çarkındaki dişlilerden biri olacağım.

    Ben ikisini de yapmıyorum. Ben sadece nefes almayı seçiyorum.

    Pasif...Öyle nefes alıyorum işte...

    Bazen de yazıyorum.






21 Ekim 2020 Çarşamba

Mektup (21.10. 2020)

 

Senem,

    Sana hatırlatmak istediğim şeyler var. Kendini her zaman başkalarının yerine koymayı çok iyi başarıyorsun ama kendine karşı empati kurmada, kendini anlamada berbatsın. Bu yüzden sana bu mektubu yazmaya karar verdim.

    Senaryo yazım dersleri aldığın dönemde "en iyi ve en kötü anınızı yazın" ödevini yapmakda çok zorlanmış, ne en iyi ne en kötü anını hatırlayamamıştın. Bir süre hayatının çok monoton olduğunu düşündün ama sonra Gizem sana hatırlattı. O zaman şöyle düşünmüş ve farkına varmıştın: İyi ya da kötü, duygularımı çok uçlarda yaşadığım için bir şekilde onları unutmaya yöneliyor olmalıyım. İyi anları onları tekrar aramamak için kötü anları onlarla yaşamamak için... Hala hafızan hemen hemen aynı çalışıyor. Ama hatırlamada artık daha iyisin. Özellikle kötü anları... İyileri hala hatırlamaman ve üzerine kötüleri unutmamaya başlaman sana hiç iyi gelmedi. Haklıydın, her şeyi çok uçlarda yaşıyorsun. İyi şeylerde o an sana çok iyi gelirken, kötü şeylerde bir o kadar kötü geliyor. Ama elindekileri kaybedince, yok olunca, o senin hayatını kocaman bir şekilde kaplayan şey gidince geriye hiç bir şey kalmıyor.

S******'la beraberken böyle oldu.

Tiyatroyla böyle oldu

D*****'la böyle oldu.

Seul'deki hayatında böyle oldu.

Üniversite dönemindeki gece hayatında böyle oldu.

Yemeklerle ilişkinde böyle oldu.

Kore'yle ilişkinde böyle oldu.

Kpop'la ilişkinde böyle oldu.

İ*****'yla böyle oldu.

H****'la (A****) böyle oldu.

Bunları o kadar büyük yaşadın ki...Yaşıyorsun ki...Orada olmadıklarında geriye hiç bir şey kalmıyor.

    Geçen yıl A****'le kavga ettiğinizde en zor zamanında sığınabileceğini düşündüğün bir kişi eksildi. Bir kaç gün önce aynı şeyi **** ve *****la yaşadın.

    Şu an gerçek anlamıyla kendinden başka kimsenin senin yanında olmadığını ve olmayacağını sindirmeye çalıştığın bir dönemdesin. O yüzden beni iyi dinle. Çünkü ileride yine unutabilirsin. Daha kötü günler yaşayabilirsin. O zaman kendine ihtiyacın olacak. Seni sadece sen yaşatabilirsin.

    Senin bozulmamış. çok güzel bir dostun var. Bu bir başarı. Bu başarının yarısı Gizem'in yarısı senin.

    Sen kolay vazgeçen biri değilsin. Sevdiğin şeylere de, insanlara da sonuna kadar değer veriyor ve onlar için çalışıyor, çabalıyorsun. Kaç kişi on yıl iş bulamadığı bir mesleğe bağlı kalabilecek kadar dirayetli?

    Sen sigarayı bıraktın. Hem de pat diye. Hiç " gerçekten" bırakabileceğini düşünmedin ama GERÇEKTEN bıraktın.

    Sen D***** gibi, İ***** gibi kimsenin hayatıyla oynamadın. Kimsenin duygularıyla oynamadın, kimseyi manipüle etmedin. Kimseyi göz göre göre zor durumda bırakmadın. Yapabilirdin. Yapsaydın bazı şeyler daha kolay olurdu. Ama yapmadın. Kendinle gurur duymalısın.

    Sen çatır çatır neredeyse dört dil konuşabiliyorsun. "Kore mi? Neden Kore, başka yer mi yok?" diyenle şimdi Kore'ye hayranlıkla bakıyor. Sen vizyonu olan, ileri görüşlü birisin. Aferin. O sözler seni yıldırmadı.

    Sen her fikre açık, her görüşü anlamaya çalışsan, farklılıklara saygılı birisin. Sen tanıdığım en farklılıklara açık kişisin. En sevdiğim yanın bu.

    Sen tek başına resim, çizim, heykel, gitar, piyano vs gibi bir sürü şey öğreniyorsun. Sürekli okuyorsun, araştırmalar yapıyorsun. Sen odanda boş boş oturmuyorsun. Sen sürekli öğreniyor ve gelişiyorsun. Sen farklı şeyler deneyimleyerek, okuyarak ve öğrenerek, o kadar çeşitte, o kadar sayıda, o kadar farklı insanı bünyene katıyorsun.

    Sen yalnız kalabiliyor, kendinle baş başa olmaktan sıkılmıyorsun. Başka insanlar kim olursa olsun birini isterken, sen buna ihtiyaç duymuyorsun. Kendini sevmenin en büyük adımı bu değil mi? Kim sevmediği biriyle sürekli yalnız kalmaktan hoşlanır ki?

    Sen gereksiz su harcamamaya çalışıyorsun. Çevre için elindeki seçeneklerin en iyisini kullanıyorsun. Kendini gereksiz atıklardan ve zarardan daha fazla uzak tutmanın yollarını arıyor ve buna adapte olmaya çalışıyorsun.

    Sen eğer ortada yanlış bir şey varsa söylüyor, düzeltiyorsun. He deyip geçmek sana o fikri yaymak gibi gibi geliyor. Sen elinden geleni yapıyorsun. Helal olsun.

    Sen iki üniversite bitirdin. İkinciyi okuma cesaretini gösterdin.

    Sen hem oyunculuk, hem reji asistanlığı, hem sahne amirliğini ayı anda yaptın. Dekor boyadın, aksesuar- kostüm alışverişine gittin, amelelik yaptın, organizasyon ekibinde çalıştın, kulüp sekreterliği yaptın.

    Refik Erduran sana çok iyi bir yazar olabileceğini söyledi. Senin yazdıklarından etkilenen ve daha çok yazması isteyen bir çok insan var.

    Haldun Dormen onlarca kez seni ve performansını övdü. Sana " harika bir Evita'ydın" dedi.

    Sen gitmeyi çok istediğinde bile yaşamayı tercih ettin.

    Sen iyi, azimli, güzel, saygılı, açık görüşlü bir insansın. Bunları sana kimse hatırlatmasa da sen kendine hatırlatmalısın.

    Hiç bir dış etkenin seni uzun süre etkilemesine izin verme. Bir iki gün sıkıl, üzül, ağla sonra kendini toparla. Nasıl olsa unutmuyor musun? O yüzden hayatını uzun vadede etkilemesine izin verme. Zaten hayatta kontrol edemediğin ve edemeyeceğin onlarca şey varken sen kendini kontrol edebilirsin.

    Kendinde memnun olmadığın şeyleri değiştirmekten asla vazgeçme. Kötü alışkanlıklarını bırakmaya çalışırken ve yerine iyilerini koymaya çabalarken kendinle sürekli kavga halindesin. Kötü alışkanlıklarına her teslim olduğunda kendine acımasızca davranacağına onlara teslim olmamak için kendine acımasızca davran. Kimse sana başarılarının ödülünü vermiyor ve vermeyecek. Hele ki böyle kişisel başarılarının kimsenin umurunda değil. O yüzden kendini başarısızlıklarında hırpalama. Sabırlı olmaya çalışırken hırpala, debelen, savaş. Elinden geleni yapıyorsun. Sonucunu da alacaksın. Bunu da unutuyorsun ama evet, çalışırsan, çabalarsan karşılığını alacaksın.

    Senem, artık korkma. Korkularını unutma ama onlarla yaşamayı artık bırakman lazım. Herkes unutabilir ama senin unutma gibi bir lüksün yok.

    Sen fazla paran olmasından bile korkan birisin. Sen yemeğini yiyebil, kitabını alabil, bir kaç kere tiyatroya, sinemaya, konsere gidebil, çatın olsun, bir kaç yılda bir sefa yapabileceğin bir birikim yapabil istiyorsun. Fazlası seni korkutuyor. Senin hayattan beklendin sadece bu.

    Senin bu güzel taraflarına gözlerini kör edip, gölgelerinden ve şeytanlarından başka bir şey göremeyenlerin, seni böyle kabul etmek istemeyenlerin seni etkilemesine izin verme.

    Sen Senem'sin. Sen sana vermedikleri o isimsin. Sen Agrin'sin.