20 Şubat 2017 Pazartesi

Kafayı çalıştırmak 4

Uzun bir aradan sonra kafayı çalıştırmaya devam...

Özledim be zevkine çalışmayı...
Noluyo lan diyenler buraya tıklasın!
Ne olduğunu hatırlıyorum da neler yaptığımıza dair bilgilerimi tazelemem lazım diyenler de  "kafayı çalıştırmak" etiketine tıklayabilir ya da aynı şekilde arama yaparak diğer yazılara ulaşabilirler...

Hadi bakalım o zaman...


Uzak Doğu'dan devam ediyoruz.

KONFÜÇYÜS - MÖ: 551-479 / Çin

Konfüçyüs özgün bir düşünür olarak tasvir edilmez.Bunun yerine siyası yaşamı düzenleyip idare ettirmenin gerektirdiği uygun davranışlarla ilgili geleneksel düşüncelerin habercisi olarak gösterilir.

Hükümdarların soyun devamı olarak değil de,erdemleri doğrultusunda seçilmeleri, vatandaşlarına gerçek bir bağlılık göstermeleri,onlardan itaat ve saygı görmek için erdemli karakter geliştirmeleri gerektiğini savunmuştur.Geçmişte yaşamış büyük liderler gibi, hükümdarların da haklı ahlaki yönden eğitmeleri ve onlara tüm maddi ihtiyaçlarının sağlandığı garantisini vermeleri gerekmektedir. Devlet insanların doğal ahlakına dayanarak işlemelidir.Bu, özünde başkalarına size davranmasını istediğiniz şekilde davranmak demektir. Devletin amacı insanları itaat etmeye zorlamak değildir. Gücü elde tutanlar görevlerini düzgün şekilde yerine getirdiklerinde, zorlamaya da gerek kalmayacaktır.

Konfüçyüs, iyi bir hükümetin,cezalandırma korkusundan ziyade,uygun ahlaki yürütmeye içsel saygıyı teşvik etmesi gerektiğini iddia etmektedir. Ancak ondan sonra toplumun sorunsuz bir şekilde işlemesi beklenebilir.


(Hayat çok basit ama biz onu karmaşıklaştırmakta ısrar ediyoruz.)


Çocukluğumuzudan beri duyduğumuz,çoğunlukla arkadaşımızın saçını oyun diye çektiğimizde ana-babamızdan duyduğumuz "kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma" sözünün Konfüçyüs'e ait olduğunu bilmeyen kaç kişiydik? Anamız elinde terlikle bizi kovalarken" 己所不欲,勿施於人 " diyormuş meğer aasdfgafdahsgfdha



(Durmadığın sürece ne kadar yavaş gittiğinin önemi yok)


14 Şubat 2017 Salı

nasıl anlatsam çok iyi biliyorum (part 2)


Birden bire ilham geldi,geçen sefer yazdığım hikayenin devamını yazıyorum.
İyi okumalar...

Abla son bir çare kardeşin babasıyla iletişime geçmiş.Baba senin ailenle konuşucam bana yazma diyerek ablayı başından savmış. Abla duruma anlam veremese de annesinin numarasını seve seve yollamış.
Kardeşin annesi ablanın annesini aramış. Ablanın annesi duruma anlam verememiş.Kosakoca kızın sorununu bana niye getiriyorlar ki? Kızımla halletsinler demiş.
Abla kardeşinin annesini aramış. Uzuuun uzun konuşmuşlar...
Anne ablaya sürekli yalancı demiş. Bambaşka hikayeler anlatmış. Abla her söylenenin doğrusunu anlatmaya çalışmış. Ancak kardeşinin annesi sürekli söz kesiyor sürekli üste çıkmaya çalışıyormuş. Abla sakinliğini ve dürüstlüğünü korumuş...Her şeyi tüm doğruluğu ile anlatmış.Ancak -doğal olarak- anne kızının tarafını tutmuş ve ablaya borcunu vermeyeceğini ve onu aramamasını söylemiş.Onları tehtid ettiğini söylemiş. Evet haklı iken elim kolum bağlı oturmayacağım demiş abla. Siz 1 aydır tüm aile benim mesajlarıma cevap verip sözünüzü tutmuş olsaydınız ben bana cevap vermeniz için bu yolu seçmek zorunda kalmazdım.Ama bakın şimdi ne güzel aramamı açtınız hemen.!!!
Anne sen her paraya sıkıştığında bizi tehtid edip para istersin diyip konuyu kapatmış. Abla kahrolmuş...Kardeş ondan köşe bucak kaçarken bile ona iş bulmaya çalışan abla bu sözleri duymayı haketmemiş. Ama duymuş ya...İçindeki son sevgi ve saygı kırıntısı da yok olmuş...Anne suç duyurusunda bulunacaklarını söylemiş mahkemede görüşürüz demiş...Oysa ki kız kardeşi gibi suç işlememiş ki...sadece ilham perisi geldikçe hikayeler yazıyormuş o kadar...Anneye son sözü " kızınız size çekmiş,malesef" olmuş.

(Bir varmış bir yokmuş,siktir git.SON.)


Bu sefer ilham biraz kısa ve ruhsuz geldi...Kusuruma bakmayın...Umarım bu hikayedeki gibi olaylar başınıza gelmez...Empati duygusu çok gelişmiş biri olarak çoook acı verdiğini söyleyebilirim. Yani yaşamış olsaydım verebileceğini...Eminim hikayedeki abla hayatına oklar yukarıyı gösterecek şekilde devam ediyordur. Ama kardeş...

Artık umrumda değil...Hikayenin sonu...

------------------------------------------------------

Artık iyi bir insan olmak istemiyorum. Allah'a havale etmek istemiyorum. Herkes umarım yaptıklarının sefasını da cefasını da çeker...Başkalarının bokunu ben çekemem...
Yeni yıl kararım....

11 Şubat 2017 Cumartesi

nasıl anlatsam bilemiyorum


...içim içime sığmıyor.

Keşke bu yazıya bu şarkı gibi kıpır kıpır başlayabiliyor olsaydım.

Amaaannn yeter be bu da sürekli bi depresif sürekli bi dırdır bişi...
Haklısın ama ben de haklıyım.

Beni bilmem kaç yıldır ACTR'den takip edenler bilir. Haklıysam haklıyımdır kardeşim. En sinirimi bozan şeylerden biridir bal gibi kabbbbbbak gibi haklı olup da haksız muamelesi yemek.

(Eee nası bağlıycam şimdi ben bunu? Öle pata küte yazmak olmaz...Gerçi şeytan diyo...Neyse...)


O zaman size bir hikaye anlatiyim...

Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir genç körpe kız varmış.
Çok sevilirimiş.Kardeş diyeni abla diyeni çokmuş...
Bu genç körpe kız çok zekiymiş...Hani çok çok ders çalışmasa da sabah akşam ineklemese de hoooppp beyin bedava diyenlerdenmiş...Bu yüzden iyi eğitim imkanları elde etmiş.Aferimmiş...
Bu kız,bu iyi eğitim fırsatını değerlendirebilmek için ailesinden ayrı yaşamaya başlamış. Gezmiş tozmuş yeni okulunda yeni arkadaşlar edinmiş,yakışıklı erkekler peşindeymiş,güzel bir yarı zamanlı işi varmış...Her şey yolundaymış...E ama tabi aileden ayrı olmak zor...Dedim ya genç ve körpe bu kız...Dışardan bakınca zehir gibi maşallah ama yine de genç yine de körpe...Parayı idare etmek zormuş,ayrı yaşadığı için zırt pırt ailesinden para da istemeye gönlü el vermiyormuş.Zaten sağolsun ailesi parası olsa da olmasa da yolluyormuş. Hatta bazen eğlencenin dozunu kaçırıp erkenden parasız kalınca da fazladan bile yolluyorlarmış. Önce işi bırakmak zorunda kalmış...Sonra aileden para isteyememe duygusu ağırlaşmaya başlamış...Gurbet,parasızlık,dışarı çıkıp arkadaşlarla eğlenememek,hergün en ucuz ve aynı yemeği yemek...derken ablası yanına taşınmış.

Ablası uzun zamandır hayallerine ulaşmak için çabalıyormuş.Çalışıyor tasarruf ediyor para biriktiriyor. Okuyor,öğreniyor,izliyor,gözlemliyor...Her nefesini hayaline giden yol için harcıyormuş.... Sonunda bu yoldaki adımlardan biri olarak kardeşinin olduğu yere gitmiş ve kardeşiyle yaşamaya başlamış. SONUNDA! Sonunda uzuuuuun zamandır biriktirdiği ve tabi ki ailesinin de çok destek olduğu parayla diğer bir adıma kadar rahat rahat yaşayabilecekmiş.Hayal falan bi kenara kardeşini de çok özlemiş ve hep beraber yapmayı hayal ettikleri şeyleri en sonunda yapabilecekleri için çok heyecanlıymış...

İkili bir araya geldiklerinde tabi ki bokunu çıkarmışlar...Bir süre...Yemiş,içmiş,gezmiş,bir sürü yeni insanla tanışmış,yakuşuklu yakuşkuklu erkeklerle gezmişler....Ablası kardeşi ne istediyse iki etmemiş...5 istemiş 10 vermiş...Kendi 100lük yemekten yemek istediğinde yalnız olmaz diyip kardeşine de 100lükten almış hep...Biliyormuş aylardır kardeşi yapayalnız zorluk çekmiştir...Şimdi işi de yoktur...Kardeşidir paranın lafı olmazdır...
Ama hazıra dağ dayanmamış tabi ki...O paralar bir gün suyunu çekmiş...Abla kardeş hergün aynı şeyi yemeye,sokaklarda aval aval hiç bir harcama yapmadan gezmeye,olmadı evde mal mal oturmaya başlamışlar...Nasıl sefaları beraber olduysa cefaları da beraber olsunmuş...
Kardeş eline 3-5 geçtikçe ablasıyla paylaşmış...Ama tabi bu 3-5 zaten 3-5...bölüşünce daha da azlaıyor.E haliye pek bir işlerine yaramıyor günü kurtarıyormuş. Ablası kazzzzzzzık kadar insanmış. Aileden para isteyemezmiş. Çok zor durumda kalırsa zaten yardımcı olacaklarını biliyormuş. Kardeşi hep para geleceğini rahatlayacaklarını söylüyormuş. Ama o para bir türlü doğru düzgün gelmemiş.

Bu şekilde aylarca yaşamışlar...Günlerden bir gün ev sahipleri kardeşinin telefonuna el koymuş...Kardeşinin kendine düşen payından 1 aylık borcu olduğunu bilen abla çok sinirlenmiş ve ev sahibi ile kavga etmeye başlamış. Ne demek telefona el koymakmış!! Cillop gibi telefonmuş...bakmış alamıyor telefonu gitmiş kendi dandik telefonunu teklif etmiş adama "bak" demiş "olay 1 aylık borc ise al bu da telefon,diğerini geri ver her şey onun içinde bu kız ne yapacak?" adam kabul etmemiş. Kardeşinin ders alması gerekliymiş...Ulan ne dersiymiş 1 aylık borç için aqmiş...İşte o sırada olay patlak vermiş...Kardeş 1 aylık değil 4 aylık borcu olduğunu itiraf etmiş. Abla yıkılmış...Ulan o geleli 4 ay olmuşmuş zaten. Geldiğinden beri hiç mi ödememişmiş...Hani ödemiştiymiş?!!

Abla kardeşi almış karşısına
A: Bana neden yalan söyledin? Bunu bana söylemeyeceksin de kime söyleyeceksin? Burada benim senden senin benden başka güvenebileceğimiz biri mi var? Ben şimdi sana güvenerek nasıl yaşayacağım?
K: Özür dilerim.
A: Neden söylemedin bana? Biliyordun çok param olduğunu...Beraber ota boka harcadık. Söyleseydin hem kiranı öderdik hem de yine yer yine içcerdik...
K: utandım,söyleyemedim.

Abla utandım lafını duyduktan sonra daha fazla üstelemek istememiş. Oturup plan yapmış,kardeşine demişki şunu şunu şunu yap...En kısa sürede bu borcu kapatabilecekleri yöntemleri düşünmüş sıralamış...Tamam demiş kardeşi,zaten yakın zamanda para da gelecekmiş borç kapanmazmış ama biraz rahat ederlermiş...

O para hiç bir zaman gelmemiş...Ev sahibi kardeşini evden atmış telefonundan sonra bilgisayarına da el koymuş...Kardeşi ablasına hiç bir şey demeden ona verdiği telefonuyla beraber demeden evden gitmiş.
Ablası bir türlü kardeşine ulaşamamış...Günler sonra kardeşi evden kovulduğunu bir kaç gün içinde para geleceğini ablasına vereceğini söylemiş.Ablası çok zor durumdaymış.Tüm parasını kardeşiyle harcadığı için ve kardeşi hep para gelecek para gelecek dediği için 5 kuruşsuzmuş...

Aradan zaman geçmiş...Kardeşi 1 kere iyi bir miktarda para vermiş ablasına. Ama nası vermek...Mesajları günlerce okumayarak,görmezden gelerek,kaçarak,binbir yalan söyelip oyunlar oynayarak vermiş...O para ile o süre boyunca aldığı borçları ödemiş abla...Yine 5 parasız kalmış.
O kadar şeyden sonra kardeşi bunu ona nasıl yaparmış? Nasıl ondan kaçar,nasıl mesajlarına cevap vermez,nasıl yarın geliyorum diyip asla gelmezmiş...Bu artık 1 değil 2 değilmiş...Ablası iyice sinirlenmeye başlamış...Anlamış artık kardeşi tarafından kullanıldığını...

Etraftan,ortak tanıdıklarından kardeşi hakkında şeyler duymaya başlamış...Onlardan borç istediğini hep ödeyeceğim dediğini ama asla ödemediğini üstüne bir de yüzsüzlük yaptığını kanıtlarını göstererek anlatmış insanlar ablaya...Abla inanamış gördüklerine ve duyduklarına...Meğer kardeşi çok ama çok iyi bir oyuncuymuş...Bunca yıl çok iyi oynamış...

Bir gün bir sürü bir sürü olaydan sonra - ablanın anlatmaya dayanamadığı - kardeşinin bir tek yalancı değil çok daha fazlası olduğunu öğrenmiş...Bu kanıtlı ispatlı ve resmi bir şeymiş artık...

Kardeşi artık ailesinin yanına dönmek zorundaymış...Artık bir daha geri dönmesi mümkün değilmiş...
Ablası hala onu rahatlatacak parayı alabilmeyi umuyormuş Ama hem kardeşi diyip kabullendiği kişi hem de onun ailesi sanki abla haksızmış gibi onu görmezden geliyor sözlerini tutmuyorlarmış...Koca koca insanlarmış bunlar...çoluk çocuk değilmişki...neyseymiş....

Mutsuz son...

(Bıçağını mı arıyorsun? Sırtıma bakmayı denemelisin. En son orada görmüştüm.)


Nasıl acayip hikaye değil mi? Bende baya etkilendim bu hikayeden...Gerçek hikayeymiş öyle diyorlarlarlarlaylaylommmmm...

neyse bana dönelim...Mart gibi başlamayı düşünüyorum videolara tekrar...Artık soyadım gibi Biricik olacağım ACTR'de...
Çok tatlış bir erkek arkadaşım var...Kısa bir süredir beraberiz ama uzun olmasını ümit ediyoruz ikimizde...Daha fazlasını sormayın bu kadarını söylediğime bile şaşırıyorum şu an...
Topik almayı başardım sonunda...Daha yüksek seviye almayı hedefledim...Bakalım olacak mı?
Geçen sene instagram ve youtubeda gördüğünüz arkadaşlarımdan biri koreye geri döndü 1 yıl boyunca burada olacak o yüzden baya bi mutluyum...Munia...Fransız arkadaşım...Benim o deli kalabalık grupla tanışmama vesile olan kızdı geçen yıl...(yani geçen geçen yıl) geldiğinden beri sanırım 4 hafta oldu 3ünün hafta sonunda beraberdik. Tatlış bir arkadaş grubu yaptık hep aynı takılıyoruz arada girenler çıkanlar oluyor gruba...bazen bi bakıyorum 20 kişi olmuşuz...Bu hafta görüşemedik çünkü deli hastayım yine...Ağır grip ve üzerine astımım eklenince iyileşemedim bir türlü...
Astım hiç bir zaman çok ağır değildi benim için...geçtiğimiz 5-6 yılda 3 kere çok zorlamıştir beni belki...Türkiyedeki doktorlarımda fazla üstelememişti...Ama 2 ay önce neredeyse astım krizi geçiriyordum. bu seferki hastalığımda öğrendim ki korenin kirli havasına alışkın olmayan bünyemden dolayı astımım azıtmış...Bilmeyenler için söyliyim çinden gelen çöl zımbırtıları ve kirli hava buradaki havayıda sağlıksız duruma getiriyor. Maske falan olayları ondan popi asyanın bu taraflarında...neyse...
öyle işte...Sanırım benden bu kadar...

Ha bu hikayeyi de ders olsun diye anlattım...Size değil...gerçek hikayeymiş ya ondan ötürü...kardeşe ders olsun diye...bir de bu hikayenin laneti var...Anlatanın üzerinde etkisi oluyor bu lanetin...adım adım büyüyor hikaye...Önce insatgramda detaysız bir resim oluyor sonra blogda hikaye...Belki ileride youtube'da detaylı video olur...haklının hakkı verilmez ise...

aklımda bişi takıldı tehtit böyle mi yazılıyor? yoksa tehtid? dehtid? dehtit? amaaaannn neyse...

Sezar işte sezar...hakkını verin sezarın!

(bu kızın psikolojisi bozulmuş...yazıya nası başladı nası bitirdi aq!)

Öptümm